16 Mart 2016 Çarşamba

Osman Evcan’dan Uygarlık ve Sanayileşme Üzerine Mektup - İkinci Bölüm

Vegan-anarşist tutsak Osman Evcan 2014'te bir mektup göndermişti. Mektubunda kurban edilen canlılara, Ortadoğu’da yaşamı dar eden hak ihlallerine ve sanayileşmenin çevreye yıkıcı etkisi gibi konulara değinen 16 sayfalık bir yazı da ekliydi.

Mektubun ikinci bölümü sömürgecilik, Ortadoğu'ya emperyalist müdahaleler ve yaşanan savaşlar üzerine:



" Savaşa, şiddete, işgale, ilhaka, sömürgeciliğe hayır!
Küresel sömürgeci devletler, Ortadoğu coğrafyasını kendi siyasi, ekonomik, askeri çıkarlarına uygun olacak biçimde yeniden dizayn etmektedirler. Ortadoğu coğrafyasının, küresel sömürgeci devletlerin çıkarlarına uygun olacak biçimde yeniden dizayn edilmesi kararı 2003 yıllarında ABD öncülüğünde başlatılmıştır. Bu değişim ve şekillendirme projesine de "Büyük Ortadoğu Projesi-BOP-" ismini vermişlerdir. 2003 yıllarında oluşturulan, kararlaştırılan bu sömürgeci ve savaşı teşvik eden işgalci, saldırgan proje günümüze kadar uygulamalarına devam etmektedir.

Küresel sömürgeci devletlerin ekonomik, siyasi çıkarlarını içeren bu projenin eşbaşkanlığını ilk olarak 2003 yıllarında ABD başkanı
George Bush ve AKP hükümetinin başbakanı Tayyip Erdoğan üstlenmişlerdir.

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), sömürgeci, ilhakçı, işgalci ve savaşı, şiddeti, terörizmi içeren, yayan, uygulayan saldırgan bir projedir.

Bu proje kapsamında ilk uygulama alanı Afganistan olmuştur. ABD ve İngiliz orduları tarafından Afganistan işgal edilir. Afganistan'ın işgali ve Afgan halkına yönelik ABD-İngiliz saldırganlığı ve terörizmi sonucunda 100 bin insan yaşamını yitirmiş olur. Yüzbinlerce insan yaralanır, sakat kalır. Yüzbinlerce insan yurdundan başka ülkelere göç etmek zorunda bırakılırlar.

Büyük Ortadoğu Projesi'nin ikinci uğrak yeri
Irak olur. 20 Mart 2003 yılında Irak, Amerikan, İngiliz orduları tarafından işgal edilir. Bu işgal 9 yıl sürer. 9 yıl süren işgal ve savaş sürecinse bir buçuk milyon insan yaşamının yitirir. Yüzbinlerce insan yaralanır, sakat kalır. Yine bu işgal ve savaş sürecinde binlerce karına tecavüz edilir. Irak halkına sömürgeci şiddet, terörizm, işkence kapsamlı olarak uygulanır. Bu işgal ve savaşta 5 milyon sivil insan başka ülkelere göç etmek durumunda kalmış olurlar.
Irak'ın işgalinde temel gerekçe; Irak'ın özgürleştirilmesiydi. Fakat bu söylemler demagojik söylemler olarak zaman içerisinde somutluk kazanmıştır. 9 yıl süren Irak'ın işgali ve yaşanan savaşın ardından yeni bir işbirlikçi siyasal hükümet oluşturulmuştur. Ardından da Irak'ın zengin fosil enerji kaynakları Irak'ı işgal eden küresel sömürgeci devletler arasında paylaşılmıştır.

AKP hükümeti, Irak'ın işgali sürecinde işgalci sömürgeci orduların her türlü yaşamsal ve askeri-lojistik ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlendirilmiştir. Bu bağlamda AKP hükümeti ve Türkiye devleti, Irak'ın işgalinde ve 9 yıl süren bu işgal ve savaş sürecinde işgalci-sömürgeci devletlerin ordularına yardım ve yataklık görevini yapmışlardır. AKP hükümeti, Irak'ın işgaliyle birlikte katledilen birbuçuk milyon insanın ölümünden bir o kadar sorumludurlar.

Büyük Ortadoğu Projesi'nin daha sonraki uğrak yeri
Libya oldu. Küresel sömürgeci devletlerin askeri savaş örgütlenmesi olan NATO, Libya'yı uçaklarla bombaladı. Ardından da örgütlediği çetelerle iç savaş başlattı. Küresel sömürgeci devletlerin dış müdahalesi sonucunda Libya'da iktidar yıkıldı. Kaddafi ve hükümeti alaşağı edildi. Onbinlerce insan yaşamını yitirmiş oldu. Libya'da da küresel sömürgeci devletlerin çıkarlarına uygun yeni bir ekonomik-politik düzen oluşturuldu. Şu an yeni oluşturulan bu ekonomik-politik düzenin kurucuları arasında bölünmüşlük ve iktidar kavgaları vardır. Bu iktidar kavgalarının tarafları birbirleriyle silahlı savaş içerisinde bulunuyorlar.
ABD ve Avrupalı emperyalist-sömürgeci devletlerin az gelişmiş ülkeleri sömürmek amacıyla işgal edilmesi yeni bir olgusal gerçeklik değildir.
20. Yüzyılın başlarında ve ortalarında; birinci ve ikinci Dünya Paylaşım Savaşlarında 75-100 milyon insan yaşamlarını yitirmiş oldu. ABD emperyalist sömürgeci gücünü dünyaya gösterip halklarda korku yaratmak için ilk defa Japonya'ya nükleer-atom bombası atarak felakete neden olmuştur.

Yine 1945'lerden sonra ABD emperyalist-kapitalist sömürgeciliği, Kore'de Laos'da, Vietnam'da, Kamboçya'da askeri işgaller yapmıştır. Bu ülkelerin işgal edilmesi ve süren savaşlarda toplam 6 milyon insan yaşamlarını yitirmiş oldu.
ABD ve Avrupalı sömürgeci-işgalci devletlerin, geçmiş sicillerinden dolayı, tüm dünyanın mazlum halklarına yönelik katliamlarından dolayı insan hakları sicilleri bozuktur. Bu sömürgeci-işgalci devletlerin insan hak ve özgürlüklerini savunmak gibi etik değerleri ve sorumlulukları kesinlikle yoktur. İnsan hak ve özgürlüklerini manüpülatif ve demagojik bir söylem olarak, bilinç bulanıklığı oluşturmak için kullanmaktadırlar.

Bilindiği üzere; Ortadoğu coğrafyasında bulunan ulus devlet örgütlenmeleri yapısal oluşumlarından kaynaklı olarak otoriter ve tahakkümcü özellik taşırlar.
Kendi insanlarına, halkına eşitlik-özgürlük içeren bir hayat sunmazlar. Bu bağlamda hak ve özgürlük talep eden bireylere, topluluklara, devlet örgütlülüğünün otoritesi, gücü, tahakkümü fazlasıyla uygulanmış olur. Böylece hak ve özgürlük talep eden halk kitleleri, devletlerin zor ve şiddet edimleriyle bastırılır, ezilir.
Ortadoğu coğrafyasındaki bu tür özellik taşıyan ulus-devlet örgütlenmelerinin, kendi insanına, halkına yönelik otoriter, baskıcı, saldırgan tutum içinde olduğu bilinmiş olduğundan dolayı, batılı küresel sömürgeci devletler, kendi işgalci-sömürgeci amaçlarını perdeleyerek, kamufle ederek gizlerler.

Küresel sömürgeci güçlerin kendi gerçek amaçlarını gizlerken kullandıkları
argümanlar; işgal edecekleri ülkelere "özgürlük" ve "insan haklarını" getirecekleri söylemleridir. Fakat, bu demagojik söylemlerin hiçbir gerçekliği ve doğruluğu yoktur. Küresel sömürgeci devletlerin işgal ettiği ülkelerin son durumlarına baktığımızda cehennem haline getirilmiş bir ülke hali içinde yaşam oluşturulmuştur. Bugün Afganistan, Irak, Libya, Suriye, Mısır v.b. ülkelerin durumu böyledir. Sömürgeci küresel devletlerin işgal etmiş oldukları bu ülkelerde iç savaşlar, şiddet, zulüm, katliamlar, sömürü, talan devam etmektedir. Bu ülkelerde yaşayan milyonlarca insan, yaşanan iç savaş ve şiddet nedeniyle başka ülkelere mülteci olarak göç etmişlerdir.

Amerikalı ve Avrupalı sömürgeci işgalci devletlerle birlikte Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, Ürdün, İsrail v.b. işbirlikçi otoriter devletlerin ortak çıkarlar içerisinde cephesel bir ittifak oluşturdukları bilinmektedir.

İşgal edilecek ülkelere bu emperyalist cephesel ittifak ile birlikte saldırı ve işgal girişimi içerisinde olunduğunu artık gözlemleyerek öğrenmiş olduk.

Bugün sınır komşumuz Suriye'de iki yıldır devam eden bir iç savaş yaşanmaktadır. Suriye'deki başlatılan ve iç savaşın nedeni küresel sömürgeci devletlerin planlamış olduğu Büyük Ortadoğu Projesi'nin Ortadoğu coğrafyasında hayat bulmuş olmasıyla bağlantılı oluşudur. Suriye'ye yapılan emperyalist müdahale kısa sürede başarıyla sonuçlanacağı düşünülüyordu. Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı. Emperyalist cephenin oluşturduğu işgal ve saldırganlığa karşı direnen, karşı koyan Esad'ı destekleyen Rusya, Çin, İran ve Lübnan'ın oluşturduğu bir başka savaş cephesi oluştu. Büyük Ortadoğu Projesi'nin
Suriye ayağında başlatılan emperyalist işgal karşı direnişle karşılaştı. Ve iç savaş iki yıldır devam etmektedir. Küresel sömürgeci devletlerin desteklemiş oldukları Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) Esad'a karşı mücadeleyi başarılı bir biçimde sürdürememişlerdir. Ardından Özgür Suriye Ordusu'nu oluşturan radikal dinci örgütlerin kendi aralarında yaşanan bir iç çatışma, savaş durumu başlatmıştır. Emperyalist küresel devletlerin oluşturduğu Özgür Suriye Ordusu böylece dağılmış, parçalanmış oldu. İktidar kavgası kendi içlerinde de hala devam etmektedir. İç savaş karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hal almıştır. Büyük Ortadoğu Projesi'nin Suriye'nin işgali adımı başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Şu an Ortadoğu'daki politik süreç küresel sömürgeci güçlerin aleyhine dönüşen bir aşamaya girmiş bulunmaktadır. Küresel sömürgeci devletler bu başarısız durumdan kaygı ve endişe duymaya başlamış oldular. Büyük Ortadoğu Projesi'nin önündeki tıkanıklığı giderebilmek için farklı çözüm arayışlarına başvurmaktadırlar.
Son günlerde IŞİD'in halka vermiş olduğu zarar, saldırganlık, şiddet nedeniyle küresel sömürgeci devletler uluslararası ölçekte ve NATO'nun organize ettiği bir emperyalist cephe oluşturmaya çalışıyorlar. Oluşturulacak bu cephede yer alacak güçler sömürgeci güçlerin, devletlerin çıkarlarına uygun ve konumda olacak örgütlerden, gruplardan, devletlerden oluşabilecek. Küresel sömürgeci devletlerin çıkarlarıyla örtüşebilecek bu politik askeri örgütlenmeler kimler olabilir merak ediliyor. Suriye Ulusal Koalisyonu (SUK), emperyalist işgalci devletlerin çıkarlarıyla örtüşebilen bir konumda cephesel örgütlenmeyi içeriyor. Zaten küresel sömürgeci-işgalci devletler, kendi çıkarlarıyla örtüştüğü için bu politik-askeri örgütlenmelere silah, cephane, lojistik ve finansman kaynağını baştan beri sağlıyorlar. Küresel sömürgeci devletlerin IŞİD ya da Esad yönetimini tam olarak yok etmek için ve Büyük Ortadoğu Projesi'nin başarısı için Suriye'nin yerlisi olan ve politik, ekonomik, askeri çıkar birliği içerisinde olacak güçlerin ortak savaş cephesinde yer alması için hala çalışmalar devam etmektedir. Emperyalist sömürgeci devletlerin oluşturacağı cephede yer alabilecek örgütlerin ılımlı islami örgütlerden ve laik muhalif örgütlerden oluşabileceği dillendiriliyordu. Bu nitelikte politik ve askeri örgütlenmelerin küresel sömürgeci-işgalci devletlerle ortak cephede yer alıp IŞİD ve Beşar Esad yönetimine karşı mücadele başlatabileceği düşünülüyor.
Başta ABD ve Avrupalı Kapitalist-Emperyalist Devletler ve İşbirlikçi Bölge Devletleri Şiddetin, Savaşın, Terörizmin Asıl Kaynak Kurumlarını Oluşturmaktadır.
Suriye'ye müdahale edilmesinin asıl temel ve gerçek nedeni küresel sömürgeci devletlerin kapitalist-emperyalist çıkarlarını içeren Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)'nin hayat bulmasıyla ilişkili bir saldırganlığı içermiş olmasıdır.
Başta ABD ve Avrupalı kapitalist-emperyalist devletlerin, Afganistan'ı, Irak'ı, Libya'yı ve Suriye'yi işgal ederlerken, politik ve askeri müdahalenin gerekçesi olarak; " Bizler bu ülkelere demokrasiyi özgürlüğü, insan haklarını getirmek için girmekteyiz…" gibi demagojik söylem ve argümanları kullanmışlardır. Oysa bu söylem ve argümanlar gerçekliği hiç de yansıtmıyor. Küresel sömürgeci, işgalci devletlerin Afganistan'ı, Irak'ı, Libya'yı ve bugün olduğu gibi Suriye'ye müdahalesinin gerçek nedeni; sömürgeci-talancı bir proje olan Büyük Ortadoğu Projesi'nin bölge coğrafyasında tam anlamıyla uygulanması planını içermesiyle ilişkili olmasıdır. Küresel sömürgecilik politikası kapitalist-emperyalist üretim-tüketim ilişkilerinin dışavurumudur. Küresel sömürgecilik politikası yayılmacıdır. Küresel yayılmacılık tüm dünyaya yayılırken şiddet, zor, savaş, sömürü ve terörizmini o coğrafyadaki bölge halklarına uygulamış olur. Küresel sömürgecilik dünya coğrafyasında yer alan fosil enerji kaynaklarının ve zengin maden kaynaklarının yeniden ele geçirilmesi ve sahiplenmesini içerir. Bu bağlamda Büyük Ortadoğu Projesi'nin politik, ekonomik, askeri hedefi; Ortadoğu coğrafyasında bulunan zengin fosil enerji kaynaklarının yeniden sahiplenilmesini içerir. Bununla birlikte o bölgenin tüm zenginliklerinin sahiplenilmesini amaçlar. Sahiplenme edimi zor ve şiddeti içerir. Zor ve şiddet bölgesel, küresel savaşların oluşmasını oluşturur. Savaşın kendisi başlı başına bir terörizmi içerdiğini biliyoruz.

Büyük Ortadoğu Projesi'nin ilk olarak Afganistan'da 2001 yıllarında uygulandığı ve ardından 2003 yılında kamuoyuna sunulduğunu biliyoruz. Bu projenin eş başkanları 2003 yıllarında ABD başkanı George Bush ve bugünkü cumhurbaşkanı ve o zamanın AKP Hükümetinin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan üstlenmişlerdi.

2002 yılından başlayıp da 2014 yılı sonlarına ulaşan Büyük Ortadoğu Projesi'nin tarihsel sürecini irdelediğimizde insanlık, özgürlük adına hiçbir uygulamaya rastlayamayız. Bu emperyalist sömürgeci politikanın halklara vermiş olduğu zararın bilançosu;

- Afganistan'ın işgal edilmesiyle 100 bin insan yaşamını yitirmiştir. Binlerce insan yaralanmış, sakat kalmış, işkenceye uğramış, yüzlerce kadın tecavüze uğramıştır.

- 20 Mart 2003 yılında Irak'ın işgal edilmesiyle birlikte bir buçuk milyon insan yaşamını yitirmiştir. Binlerce insan yaralanmış sakat kalmış, işkence görmüş. Yine yüzlerce kadına tecavüz edilmiştir. 5 milyon insan mülteci konumunda başka ülkelere zorunlu göç etmişlerdir.

- Libya'nın NATO güçleri tarafından işgal edilmesiyle birlikte yine onbinlerce insan yaşamını yitirmiştir. Bugün Libya'da yeni devlet düzenini oluşturan taraflar hala kendi aralarında iktidar kavgası içinde bulunuyorlar ve kendi aralarında silahlı savaşı sürdürüyorlar.

- Suriye'nin işgaliyle birlikte 2 yıldır yaşanan bir iç savaş vardır. 250 bin insan bu iç savaşta yaşamını yitirmiştir. Yine on binlerce insan yalanmış, sakat kalmıştır, işkence görmüştür. Kadınlar tecavüz edilmiştir. 3 milyon insan savaş, şiddet, terörizm nedeniyle mülteci olarak başka coğrafyalara göç etmişlerdir.
Büyük Ortadoğu Projesi'nin Ortadoğu coğrafyasında uygulanmasının sonuçları bölge halklarına bu katliamları, zulmü, işkenceleri, tecavüzleri, göçleri, yoklukları, yoksullukları beraberinde getirmiştir. Büyük Ortadoğu Projesi, sömürgeci, talancı, ilhakçı ve terörist bir projedir. Tüm bölge halkları bu sömürgeci, talancı, işgalci, terörist projeye topyekün olarak tepki göstermeli, tavır almalı, ortak mücadele cephesi oluşturabilmelidir.

Ortadoğu coğrafyasında yaşayan bölge halkları olarak, kapitalist emperyalist işgalcileri ve işbirlikçilerini bölgeden kovalım, söküp atalım.

Küresel sömürgeci kapitalist-emperyalist devletin oluşturmak istedikleri politik, askeri cephelere karşı çıkalım. Bu cephelerde yer almayalım.
Bölgede yaşayan halklar birbirine zarar vermeden dayanışma, yardımlaşma, paylaşma içinde yaşayabilmelidirler.
Bölgede yaşayan farklı milliyet, din, mezhep, kültür içerisinde olan halklar birbirlerine zarar vermeden, şiddet uygulamadan eşit, özgür ilişkiler içerisinde yaşayabilmelidirler. Eşitlik ve özgürlük ilkesi farklı milliyet, din, mezhep, kültürden topluluklara, halklara eşit mesafede yaklaşımı öngörür. Her türden ayrımcı, aşağılayıcı, saldırgan, otoriter, hiyerarşik iktidara yaklaşımı, ırkçı, milliyetçi, mezhepçi yaklaşımları reddeder. Bölgedeki halkların birbirlerine yaklaşımı eşit ve özgürlükçü ilişkiler içerisinde olmalıdır.
Her türden devletçi, iktidarsal, otoriter, totaliter, hiyerarşik ilişki ve yaklaşımlar reddedilmelidir.
Bölgeye müdahale eden küresel sömürgeci devletlerin şiddetine, talanına, saldırganlığına karşı halklar birlikte ortaklaşa tepki gösterebilmeli, mücadele edebilmelidirler. Farklı milliyet, din-mezhepten olan halkların, toplulukların birbirlerine olan yaklaşımları nefret ve saldırganlık niteliğinde olmamalıdır.

Bölgedeki otoriter devlet oluşumlarına karşı eşitlikçi-özgürlükçü bilinçle mücadele edilmelidir. İnsan hak ve özgürlükleri her bireye, topluluğa, halka, farklı din-inanç-mezhep gruplarına eşit olarak uygulanmalıdır. Ayrımcı, dışlayıcı, şiddet ve saldırganlık içeren ilişkilere, yaklaşımlara, uygulamalara birlikte tavır alınmalıdır.

Bölgede saldırganlığı, sömürgenliği, tahakkümü, şiddeti, terörü içeren her türden örgüt, devlet, iktidar faaliyetlerine karşı ortak tavır alınıp mücadele edilmelidir.

Bölgede küresel sömürgeci devletlerin oluşturacağı hiçbir koalisyonda cephede yer almamak, bu oluşumlara karşı çıkmamız gerekmektedir. "

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder