12 Mayıs 2016 Perşembe

CCF/FAI-IRF üyesi Christos Tsakalos: “Gelecekten bir tartışma” veya, “orta derecede talepler ve anarşist tutsaklar (elektronik denetleme, salıverilme, ceza ertelemelerle üniversite çalışmaları)

Hapishanede en hain uyuşturucunun umut olduğu söylenir…
Transfer edilme, rahat bir hücre, iyi bir mahkeme kararı, temyizde cezanın azalması, elektronik denetlemeyle yarı-özgür bir statü, erken salıverilme umudu…
Umut hapishanelerin (ve demokrasinin) kadife sopasıdır. Tutsaklar kendilerini yukarıdan herhangi bir şeyle değişim için bastırırlar.
Sıradan tutsakların umudunu canlı tutmalarının bedeli hapishane muhbiri olmaktır, sessiz olmak, eylemlere katılmamak, hapishane nüfusunun anonim istatistiklerinin bir parçası olmak ve genelde cezanın kalanını dikkat çekmeden başları öne eğik çekmek.
Politik tutsakların bedeli ise silahlı mücadeleden vazgeçmek ve hatta sessizlikleri ile silah bırakmaktır…
Kurşun Yıllar”da İtalya’da, genelde kamuoyuna yapılan açıklamalarla silahlı mücadeleden vazgeçildi, genellikle de bunu muhbir ifadeleriyle  savaşçıların tutuklanmaları izledi.
Batı Almanya’da politik tutsakların muhbirleştiği birkaç davada, bunlar “hükümdar tanıkları” olarak tanıtıldı ve hapishaneden kısa sürede salıverildiler.
Bugün Yunanistan’da 30 civarında politik tutsak var.  Yunanistan’da dolaylı olarak şantaj sonucu direnişin inkarı çoktan başladı. Dolaylı şekilde ifade edilerek…
Tipik bir örnek Dimitris Koufontinas olayıdır. Dimitris hapishanede belirlenmiş bir zaman geçirdi ve erken salıverilme şansı  verildi. Hapishane kurulu başvurusuna “Ateş Hücreleri Komplosu ve Devrimci Mücadele terör örgütlerini yazılarında desteklediği” gerekçesiyle olumsuz yanıt verdi.
Anarşist Panagiotis Michalakoglou olayında, sorgu yargıcı serbest bırakılma talebini reddetti ve bu kararını Panagiotis’in Indymedia’ da yayınlanan ve anarşist olduğunu belirten bir makaleye bağladı.
Bizim durumumuzda ise, savcılık CCF’nin yayınladığımız yazılarını çalıştı ve yakında şiddet eylemlerini kışkırtmaktan yargılanacağız. Belki bunlar iyi bilinmeyen olaylardır… ama şeytan detaylarda gizlidir.
Bu verilen mesajın şifresini çözmüş biri için zor değil. Devlet gücünün amacı ve politik tutsaklara verdiği ültimatom bellidir: çeneni kapatırsın, yazı yayınlamaya son verirsin, anarşist mücadeleyi desteklemeye son verirsin, işte o zaman BELKİ sana izin veririz veya devletin otoritesinin önünde eğilmeyen her kelime, her yazı için hapishanede geçireceğin zamana yıllar ekleriz.
En hilekar olan bu yaklaşımdır…
Başka bir şekilde anlatmak gerekirse, devlet İtalya’daki gibi resmi inkar açıklamalarını isteyerek kendisini afişe etmekten kaçınır. Bu aynı zamanda devletin politik tutsakların varlığı konusunda hangi tarafta olduğunun kabul edilmesi anlamına gelecektir.

Otoriteler etkisini azaltma stratejisini uygular… Politik tutsaklardan sessizlik beklerler, bunun karşılığı da damla damla verilen sözlerdir.
Önümüzdeki süreç bir test süreci. Ne de olsa çoğu politik tutsak yetkilendirilmiş sessizliğin zaman çerçevesine girdiler.
Biliyorum ki bu konuyla ilgili reddedişler hem tutsakların tarafından hem de dayanışmacı kişilerden gelmeye başladı.
Basit ve berrak bir yargıyla başlayacağım: ”anarşist veya herhangi bir kişinin dışarıda olması hapishanede olmasından kat kat iyidir… hem kendileri hem de hareket için..”
Ama asıl önemli olan bunun nasıl şartlar altında gerçekleşeceğidir. Salıverilme için Sessizlik şartıyla teslim olma ve kendi kendini sansüre uğratma iyi bir seçenek değil… bu bir yenilgidir.
Ayrıca anarşist “çevre”salıverilme ve ceza erteleme konularıyla uğraşırken özgürlüğün damla damla verilmesi tuzağına düşmemeleri gerekir… çünkü ağaca bakarken ormanı gözden kaçırmak çok kolaydır.
Açıkçası, politik tutsakların salıverilme çerçevesindeki direnişleri desteklenmelidir. Ancak aynı zamanda ömür boyu hapis cezasıyla lanetlenmiş yoldaşlar unutulmamalıdır. Ayrıca zaten devlet onları kara listeye çoktan almış olduğundan salıverilme için gerekli zamanı doldurmuş olsalar da asla salıverilmeyeceklerdir.
Salıverilme konusuna (öğrenci olsun olmasın) odaklanmış bir Anarşist propaganda ve eylem kampanyası, aynı zamanda bütün hapishanelerin yıkımı için agresif bir dayanışma gösterme konusuna  odaklanmıyorsa bu sadece yeterli olmayan tedbirlerle sınırlandırılmış bazı “hakların” alınması iddiasının reformist mantığını destekler, anarşinin topyekun saldırısı.
İşte bu tam olarak da devletin nasıl umut zehrini damlatmayı başardığının ve izinlere sahip “sessiz” politik tutsaklarla, hapishanelerde unutulacak olan “pişman olmayanların” arasındaki ayrıma arka kapıdan yol  açtığının kanıtıdır.
Tabiki ayrım tutsakların kendisi tarafından içselleştirilebilir.
Hapishanede salıverilme ve ceza ertelemesi günlüğü bütün takvimin yerine geçebilir.
Hapishane sürekli bir savaştır. Salıverilme karşılığında bekleme tavrı değildir.
Sessizlikle ödenen özgürlük engelli bir özgürlüktür.
Bu şantaj da, biz Ateş Hücreleri Komplosu olarak zaten salıverilme izninin zaman çerçevesine 5,5 ile 7 senedir hapishanede bulunduğumuz için girdik. Bu 25 sene üzerinde ceza almış tutsaklar için ön şarttır. Biz hapishaneyi matematiksel bir eğitim olarak düşünme tereddüdüne yenik düşmedik.
Aynı zamanda bu zaman dilimine girdiğimizde, “iyi hal göstergesi” olarak ateşkes teklif etmektense, 2 kere kaçma girişiminde bulunduk…
Salıverilme ve ceza ertelenmesi talepleri, inançlarının özünde hala bir anarşistin salıverilmesinin en agresif yolunun kesilmiş demirli bir pencereden olacağı olan bir direnişin parçası olmalıdır.
Yoldaşlara baskı ve tutsaklığa cevap anarşist hareketin en önemli rolü oynadığı alandır. Bu fiiliyattan doğan söylevlerin güvenilirliğinin alanıdır.
Christos Tsakalos, Ateş Hücreleri Komplosu/ F.A.I.
04/22/2016.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder