Hapishanede
en hain uyuşturucunun umut olduğu söylenir…
Transfer
edilme, rahat bir hücre, iyi bir mahkeme kararı, temyizde cezanın
azalması, elektronik denetlemeyle yarı-özgür bir statü, erken
salıverilme umudu…
Umut
hapishanelerin (ve demokrasinin) kadife sopasıdır. Tutsaklar
kendilerini yukarıdan herhangi bir şeyle değişim için
bastırırlar.
Sıradan
tutsakların umudunu canlı tutmalarının bedeli hapishane muhbiri
olmaktır, sessiz olmak, eylemlere katılmamak, hapishane nüfusunun
anonim istatistiklerinin bir parçası olmak ve genelde cezanın
kalanını dikkat çekmeden başları öne eğik çekmek.
Politik
tutsakların bedeli ise silahlı mücadeleden vazgeçmek ve hatta
sessizlikleri ile silah bırakmaktır…
“Kurşun
Yıllar”da İtalya’da, genelde kamuoyuna yapılan açıklamalarla
silahlı mücadeleden vazgeçildi, genellikle de bunu muhbir
ifadeleriyle savaşçıların tutuklanmaları izledi.
Batı
Almanya’da politik tutsakların muhbirleştiği birkaç davada,
bunlar “hükümdar tanıkları” olarak tanıtıldı ve
hapishaneden kısa sürede salıverildiler.
Bugün
Yunanistan’da 30 civarında politik tutsak var. Yunanistan’da
dolaylı olarak şantaj sonucu direnişin inkarı çoktan başladı.
Dolaylı şekilde ifade edilerek…
Tipik
bir örnek Dimitris Koufontinas olayıdır. Dimitris hapishanede
belirlenmiş bir zaman geçirdi ve erken salıverilme şansı verildi.
Hapishane kurulu başvurusuna “Ateş Hücreleri Komplosu ve
Devrimci Mücadele terör örgütlerini yazılarında desteklediği”
gerekçesiyle olumsuz yanıt verdi.
Anarşist
Panagiotis Michalakoglou olayında, sorgu yargıcı serbest bırakılma
talebini reddetti ve bu kararını Panagiotis’in Indymedia’ da
yayınlanan ve anarşist olduğunu belirten bir makaleye bağladı.
Bizim
durumumuzda ise, savcılık CCF’nin yayınladığımız yazılarını
çalıştı ve yakında şiddet eylemlerini kışkırtmaktan
yargılanacağız. Belki bunlar iyi bilinmeyen olaylardır… ama
şeytan detaylarda gizlidir.
Bu
verilen mesajın şifresini çözmüş biri için zor değil. Devlet
gücünün amacı ve politik tutsaklara verdiği ültimatom bellidir:
çeneni kapatırsın, yazı yayınlamaya son verirsin, anarşist
mücadeleyi desteklemeye son verirsin, işte o zaman BELKİ sana izin
veririz veya devletin otoritesinin önünde eğilmeyen her kelime,
her yazı için hapishanede geçireceğin zamana yıllar ekleriz.
En
hilekar olan bu yaklaşımdır…
Başka
bir şekilde anlatmak gerekirse, devlet İtalya’daki gibi resmi
inkar açıklamalarını isteyerek kendisini afişe etmekten kaçınır.
Bu aynı zamanda devletin politik tutsakların varlığı konusunda
hangi tarafta olduğunun kabul edilmesi anlamına gelecektir.
Otoriteler
etkisini azaltma stratejisini uygular… Politik tutsaklardan
sessizlik beklerler, bunun karşılığı da damla damla verilen
sözlerdir.
Önümüzdeki
süreç bir test süreci. Ne de olsa çoğu politik tutsak
yetkilendirilmiş sessizliğin zaman çerçevesine girdiler.
Biliyorum
ki bu konuyla ilgili reddedişler hem tutsakların tarafından hem de
dayanışmacı kişilerden gelmeye başladı.
Basit
ve berrak bir yargıyla başlayacağım: ”anarşist veya herhangi
bir kişinin dışarıda olması hapishanede olmasından kat kat
iyidir… hem kendileri hem de hareket için..”
Ama
asıl önemli olan bunun nasıl şartlar altında gerçekleşeceğidir.
Salıverilme için Sessizlik şartıyla teslim olma ve kendi kendini
sansüre uğratma iyi bir seçenek değil… bu bir yenilgidir.
Ayrıca
anarşist “çevre”salıverilme ve ceza erteleme konularıyla
uğraşırken özgürlüğün damla damla verilmesi tuzağına
düşmemeleri gerekir… çünkü ağaca bakarken ormanı gözden
kaçırmak çok kolaydır.
Açıkçası,
politik tutsakların salıverilme çerçevesindeki direnişleri
desteklenmelidir. Ancak aynı zamanda ömür boyu hapis cezasıyla
lanetlenmiş yoldaşlar unutulmamalıdır. Ayrıca zaten devlet
onları kara listeye çoktan almış olduğundan salıverilme için
gerekli zamanı doldurmuş olsalar da asla salıverilmeyeceklerdir.
Salıverilme
konusuna (öğrenci olsun olmasın) odaklanmış bir Anarşist
propaganda ve eylem kampanyası, aynı zamanda bütün hapishanelerin
yıkımı için agresif bir dayanışma gösterme
konusuna odaklanmıyorsa bu sadece yeterli olmayan
tedbirlerle sınırlandırılmış bazı “hakların” alınması
iddiasının reformist mantığını destekler, anarşinin topyekun
saldırısı.
İşte
bu tam olarak da devletin nasıl umut zehrini damlatmayı
başardığının ve izinlere sahip “sessiz” politik tutsaklarla,
hapishanelerde unutulacak olan “pişman olmayanların” arasındaki
ayrıma arka kapıdan yol açtığının kanıtıdır.
Tabiki
ayrım tutsakların kendisi tarafından içselleştirilebilir.
Hapishanede
salıverilme ve ceza ertelemesi günlüğü bütün takvimin yerine
geçebilir.
Hapishane
sürekli bir savaştır. Salıverilme karşılığında bekleme tavrı
değildir.
Sessizlikle
ödenen özgürlük engelli bir özgürlüktür.
Bu
şantaj da, biz Ateş Hücreleri Komplosu olarak zaten salıverilme
izninin zaman çerçevesine 5,5 ile 7 senedir hapishanede
bulunduğumuz için girdik. Bu 25 sene üzerinde ceza almış
tutsaklar için ön şarttır. Biz hapishaneyi matematiksel bir
eğitim olarak düşünme tereddüdüne yenik düşmedik.
Aynı
zamanda bu zaman dilimine girdiğimizde, “iyi hal göstergesi”
olarak ateşkes teklif etmektense, 2 kere kaçma girişiminde
bulunduk…
Salıverilme
ve ceza ertelenmesi talepleri, inançlarının özünde hala bir
anarşistin salıverilmesinin en agresif yolunun kesilmiş demirli
bir pencereden olacağı olan bir direnişin parçası olmalıdır.
Yoldaşlara
baskı ve tutsaklığa cevap anarşist hareketin en önemli rolü
oynadığı alandır. Bu fiiliyattan doğan söylevlerin
güvenilirliğinin alanıdır.
Christos
Tsakalos, Ateş Hücreleri Komplosu/ F.A.I.
04/22/2016.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder