3 Haziran 2016 Cuma

Atina: Ordu Hizmetini Reddettiği İçin 2 Haziran’da Askeri Mahkemeye Çıkan Total Retçi Dimitris Chatzivasileiadis’tan Açıklama



Themistokleous 58 işgalevinin yoldaşla dayanışma pankartı: “Baba Vtana Aeş, Orduya Ateş - Ordu Hizmetini Reddeden Total Retçi Dimitris Chatzivasileiadis’le Dayanışma – Asker Mahkeme: 2 Haziran 2016, saat 09:00’da, Rouf, Atina”
YAKLAŞAN ASKERİ MAHKEME VE OLASI TUTUKLAMA İHTİMALİ ÜZERİNE ORDU HİZMETİNİ REDDEDEN TOTAL RETCİNİN AÇIKLAMASI
2 Haziran 2016’da, askeri Yargıtay, askerlik hizmetini ikinci ve üçüncü kez reddettiğim için aldığım 12 aylık hapis cezasını değerlendirecek. Eğer geçmişte politik eylemlerim sebebiyle gerçekleşen mahkumiyetlerim nedeniyle cezanın ertelenmesi gibi yasal bir çerçeveye düşersem, zorunlu askerlik hizmetini reddetme suçundan dolayı aldığım ilk mahkumiyet (12 ay tutukluluk cezası) dayanışma hareketinin yardımıyla taksitle ödenmiş oldu. Ek olaraki reddetmiş olduğum dört zorunlu askerlik çağrısının her biri için 6,000 euro gibi bir idari para cezası bana dayatılıyor.
Askerlik hizmetini reddeden Total Retçilere dayatılan sonsuz eziyet, tutuklamalar, aşağılayıcı transferler, asker mahkeme ve ardarda gelen cezalar askeri yasanın esas olduğu devlet terörünün karakteristik ifadeleridirler. Askerlik hizmetini reddettiğim için üçüncü kez gözaltına alındığımda tutulduğum polis merkezindeki hücremde yazmış olduğum gibi (2/11/14):
«Otoritenin en gaddar mekanizmasına hizmet etmeme konusunda tutarlı politik bilinç gösterilmesi karşısında Total Reçilere yönelik ard arda gelen soruşturmalar anti-militarist sınıf hareketini zaptetmeyi amaçlıyor. Ordu-devlet baskısını tanımıyorum. Bir hücrede tutulmam, bir gece olsa bile, gaddarlıktır veözgürlük ve sosyal adalet kavramlarına kabul edilemez bir saldırıdır. Devlet gaddarlığına karşı direniş bükülmeyecek. Daha da büyüyecek ve kazanacak. Total Retçilere yönelik eziyete ve tutuklamalara derhal son.»
Bilhassa, her yeni çağrının ardından büyük para cezalarının dayatılması, devletin kemer sıkma politikaları zamanlarında ezilen sınıfa karşı kalkıştığı ekonomik terörizmin ve hırsızlığın bir göstergesidir. Paraya çevrilebilir hükümlere (rüşvetle karşılanabilir hükümler) karşı ardı ardına gerçekleştirilen mahkumiyetler, Yunan devletinin sınıf egemenliği ve ekonomik terörizminin parasal yönetimiyle bağlantılı başka bir noktasıdır. Askerlik hizmetinin reddine karşı ağırlaşan ordu-devlet baskısı ve bu baskının anti-militarist hareketin bayrağını sallayan Total Retciler üzerinde yoğunlaştırılması, aynı zamanda kendi sertliğini kamufle ederken ordu hizmetine direnişi sert önemlerle hedef alma avantajını taşıyor. Sonuçta militarizme karşı mücadele yıllarca Total Retcilerin cezalarını hapishanede geçirmemelerini sağlayarak denge sağlamış gibi görünüyor. Toplumdaki yaygın zulümle aynı zamanda askerlik hizmetini reddetmek, kendi kendine örgütlenmiş kolektif gücün çıkış noktasını bulmadığı için belirsiz kalmıştır.
2015 Sonbaharında, başka bir Total Retçi’nin askeri mahkemesi vesilesiyle, Mücadeleci Proleter Yeniden Yapılanma için Anarşist Kolektif adına, devlet-ordu kanunlarının terörüne direnmenin evrensel zorunluluğuna ve varolan duruma gönderme yaparak ön saflarda anti-militarist mücadele çağrısı yapmıştım:
«Militarist tepkimenin yoğunlaştırılması Yunan devletinin militarist politikalarının yükseltilmesinin izlemesi bir tesadüf değildir. Yerel burjuvazi, EEZ (münhasır ekonomik bölge) bayrağı arkasına saklanarak Ege’nin kontrolü ve sömürüsü için devletler arası savaşa hazırlanıyor. 15 Ocak seçimlerinde de önce ulusalcı stratejinin sürdürülmesine kefil olan solcu yönetim, şimdi Mısır askeri diktatörlüğüyle ve polis köpeği, Doğu Akdeniz’in katliamcısı ve katliam teknolojisi ve teknik bilgisinin başlıca ihracatçısı olan İsrail’le militarist koalisyonu. Yunanistan devleti, NATO’nun sadık takipçisi olarak, Türk ordusunun Kürt otonomi hareketine ve Anadolu ve Mezopotamya halklarına karşı gerçekleştirdiği kanlı operasyona açık desteğini gösterdi. Ülkenin on beş yıl önce NATO’nun Yugoslavya’yı bombalamasını desteklemesini haklılaştırmak için Simitis (1996-2004 yıllarında arasındaki iktidar partisi PASOK’un başbakanı) tarafından kullanılmış olan “Önce Yunanistan” tabiri, Yunan devletinin bugünkü savaş stratejisiyle karşılaştırıldığında espri gibi görünüyor.
Doğu Akdeniz’deki katliamlar adım adım yayılıyor. Aynı zamanda Yunanistan ve Türkiye arasındaki sınırlarda gündelik olarak kitlesel cinayetler sürüyor. Yunanistan ve Avrupa Birliği’nin silahlı mekanizmaları, faşist çetelerin de yardımıyla, Avrupa’nın imtiyazlı sosyal sınıflarıyla devletler arası savaşlardan muzdarip olan kapitalist çevrelerin ezilenleri arasındaki sınıf sınırlarının kontrolünü sürdürmek için mülteciler topluca katlediliyor. Şayet, biz sadece zaten şiddetli bir şekilde süren tek taraflı merhametsiz sınıf savaşını kabul etmeden yaklaşan devletler arası savaşı görseydik, ulusalcı bir çözüm içinde kapana kısılırdık. Proleter-sosyal bir bakış açısından, her türlü araçla devlet-ordu yönetimine aktif bir şekilde direnmek ve güçlü bir anti-militarist hareket inşa etmek zaruridir. Yüzyıl önce, Avrupalı sosyal demokratlar birinci dünya savaşını alevlendirdiklerinde ve sonra Nazileri iktidara taşıdıklarında, devrimci hareket onlara avro-şoven ve sosyal faşist dediler. Ama o zamanlar da reformist ilüzyonlar için de nedenler vardı. Bugün kapitalist bir savaş ve ulusalcılık için hiçbir sosyalist temel yoktur. Sınıf savaşı tüm hamlığıyla kendisini ortaya koyuyor. Bir tarafta burjuvazi dünyasınının imtiyazlı sınıfları, öteki tarafta da devletler arası kapitalist ekonomi uğruna sayısız sayıda katledilen ve talan edilen bu gezegenin ezilen sınıflarından oluşan muazzam bir nehir var.  Cephe hattı kanla oyuldu. Bu savaşta yerimizi almanın zamanıdır.»
Bugün, çitler ve sınırlar kapitalist merkezde birikmiş zenginliği ve güvenliği paylaşmak isteyen mağdur kitleleri geri tutamadığı için, ordu-devlet yönetimi iç kısımlara doğru yayılmaktadır. Toplama kampları ve yoksullaşma, proleter ayaklanma karşısında önleyici bir baskı için temel bir araç olmasının yanı sıra statükonun kendisidir de. Daha önce de değindiğim gibi, Total Retcilerin konumu uluslararası dayanışmanın, antifaşist mücadelenin, devletin silahları ve hapishaneleri üzerine kurulan ekonomik terörizme karşı kolektif direnişin, asker-polis araçlarının kullanımıyla bastırılan ve işe geri dönmeye zorlanan işçilerin mobilizasyonunun ön cephesindedir. Sınıf mücadelesinde elitizme yer yoktur. Mücadelenin böyle bir noktasında, Total Ret bireyciliğin bozulması olduğu kadar devlet terörünün silahsızlanmasını örnekler.
Avrupa ırkçılığının ve militarist terörün yoğunlaşması, Total Retciler için etik-politik bir görevi harekete geçirir: devlet-ordu kurumlarının parçalanması için ilerlemek. Ve mücadeleci bir direnişe zemin hazırlamak. Bizler bölük pörçük savunma ve oyalama pozisyonlarından değil,mevcut sınıf mücadelesinin gerçek yoğunluğunu ifade eden ve karşı saldırımızı kolaylaştıran ileri bir pozisyondan orduya hizmet etmeyi reddetmemize karşı gerçekleştirilen politik baskıya karşı koymak zorundayız.
Böylece, 2 Haziran’da, ordu hizmeti için askerlik yapmayı reddetmekten ikinci kez temyizde olan mahkemem yapıldığında, bir kez daha askeri hakimlerin karşısına çıkacağım ve devlete ve onun imtiyazlı sınıflarına karşı aşağıdakilerin polemiğini ortaya koyacağım. Ama bu kez hükme karşı rüşvet vererek pes etmeyeceğim. Mahkumiyet hapsedilme olabilir. Ve hapishane, (geçmişte kaldığım), politik olarak, nesnel olarak ve yaşanmış bir deneyim olarak bizi gerçek bir savaş durumuyla karşı karşıya getirir. Ve militarist baskının generalleri birkaç aylık her zamanki hükmü verek bana bir şans daha verseler bile, açlık grevine gireceğim (anti-terör birilerinin zindanlarında daha önce de yaptığım), böylelikle Total Retcilere karşı fahiş ve hırsız karakterli önlemlerin olasılığı bir kereliğine terse dönmüş olacak.
Kim kazanacak? Proleter sosyal direniş mi, yoksa baskıcı mekanizma mı? Biz ölmeye giden askerler olarak önceden taktir edilenler ve efendilerin afiyetle yediği et parçası olarak kaybedecek hiçbir şeyimiz yok. Bizler sayısızız ve tiranlığın olmadığı bir dünya için zaten savaşıyorduk. Bu çürük rejim için sonunda kim savaşacak? Direnişin ve dayanışmanın gücü sınırsızdır. The power of resistance and solidarity is limitless. Devletin savaş makinesine zorunlu hizmete katılmayı reddetmenin şimdi tam zamanı.
TOTAL RETCİLERE EZİYETE DERHAL SON VERİN!
İDARİ PARA CEZASINI HEMEN VE ŞİMDİ KALDIRIN!
DEVLETİN KATİL MEKANİZMALARINA HİZMET VE İŞBİRLİĞİNİ AKTİF OLARAK EZELİM!
Dimitris Chatzivasileiadis (Total Retci) – Nisan 2016

https://en-contrainfo.espiv.net/2016/05/28/athens-statement-of-total-objector-to-military-service-dimitris-chatzivasileiadis-ahead-of-june-2nd-court-martial/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder