Hiçbir şey bitmedi. Seçimlerimizin olgunluğu kabullenme
ihtiyacı üzerine
“Anarşist tutsaklar yalnız değildir” ve “ birine dokunulursa
hepimize dokunulur”, işte bu sloganlar bize karşı dava sürecinde ve sonrasında
günlük anarşist eylemliliğin bir kez daha sloganı haline geldi. Polis kontrolünü
ve duruşmadakilerin etrafındaki duvarı delen otoriteye nefret çığlıkları açıkça
hakimi çileden çıkardı. Bunun kanıtı olan yüzlerindeki ifade bizim yüzümüze
gülümseme olarak yansıdı. Mahkeme bulunan tanıdığımız veya tanımadığımız yüzler
içimizi gururla ve sevinçle doldururken, savcının suçlamalarının ve taleplerinin
bizim gözümüzü korkutmasını engelledi. Bizi durduramazlar. Bir çok ülkede dayanışma
eylemleri ve var olanın reddinin çoğalması bizim her yerde olduğumuzun, bizim
için sınırların olmadığının ve dayanışmanın pratiğimizden ayrılamayacağının kanıtıdır.
Risk almayı ve hayatlarını tutkularının, içgüdülerinin ve arzularının yansıması
haline getirmeyi aynı zamanda gücün her biçimine her yerde son vermeyi, halinden
memnun ve boş sözlerden memnun olmayarak aktif dayanışmanın jestleriyle
kendilerini teşhir etmeyi seçen ve seçmeye devam eden yoldaşlar: hepinizi
seviyor ve saygı duyuyorum.
Onların cesareti bana güç verdi. Bu sözleri ve inançları
eyleme dökmek, hayatının kontrolünü geri almaktır. Biz seyirci olmayı bırakıp otonom
bir şekilde zaman, projeler, önceliklere karar vererek, varoluşunun
dizginlerini eline alan kahramanlar haline geldik. Bizim gibi kendi mücadelesi
üzerinde karar verebilenlerin insiyatif alabilmesi için hareketten çağrı
beklemesine, etkinliklerin düzenlenmesini beklemesine ihtiyacı yoktur. Zengin bir
tarihimiz, güçlü fikirlerimiz ve kendimizi sürekli yenilememize yarayan hayal
gücümüz vardır. Hayatlarımızı bu şekilde yaşayarak çatışmadaki seçimlerimizin
sonuçlarını, hapishaneyi de kabullenmiş oluyoruz. Hapishane bizim gündelik
hayatımızın bir parçasıdır. Sadece içeride olan bizler için değil aynı zamanda
güce karşı sürekli bir kavga halinde olmayı seçenler için de bu geçerlidir. Bu bizim
sözlerimiz, fikirlerimiz ve projelerimizdedir. Özgürlüğe giden yolda attığımız
her adımdadır. Bu nedenle hapishane konusunu önemsememek zorundayız.
Fikirlerimizi biraz güçlendirmek için: otoritenin ve gücün
her biçimine karşı bir hayat sürmeyi tercih etmekle kendimizi direk düşmanları
olarak ilan ederiz ve sonuçlarını da kabullenmiş oluruz. Bu seçime hapishaneler
ve bu seçimin sonucu olabilecek bir çok şey dahildir. Ancak her şey kendi özgür irademizle var olana karşı
savaşma seçimimizle başlar: hapishane ihtimali de bunun içindedir, bu seçimin
bir parçasıdır.
Tarih boyunca da gücü yok etmeye çalışan herkes bu dünyadaki
yörüngelerinde, doğrudan veya dolaylı olarak hapishaneyi hesaba katmışlardır. Belirli
pratikleri takip etmeye karar vermiş kişiler için hapishane kaçınılmazdır. Bir ihtimalden
çok bir kesinlik haline gelir. Kaçınılması çok zor olan bir sonuçtur. Mücadelenin
ayrılmaz bir parçası haline gelir. Yani hapishaneler seçtiğimiz hayatı
karakterize eden bir unsurdur. Sonuç olarak buna bir seçim diyebiliriz. Otoriteyle
savaşın getirdiği risklerin farkındayız ama buna rağmen bunları göze alıyoruz. Kesin olan şey hapishaneler haline geldiği
için demir parmaklıkların arkasında senelerimizin geçebileceğinin farkındayız .
Ayrıca kesin olarak farkında olduğumuz diğer şey de otoriteyi yok
edemeyeceğimizdir. Anarşizm bir
gerilimdir, bir farkındalık değil. Bu pasifliğe bir çağrı değil aslında tam
tersidir: Hayatımızdaki renk ve sıcaklığı katlayan özgürlük anlarını sürekli
arayıştır. Devam etmemizi sağlayan mutlak gerçekleri yıkma kararıdır.
Hapishanenin, ne kadar kaçınırsak kaçınalım, mücadeleyi
seçtiğimiz anda yaptığımız bir seçim olduğu varsayımından yola çıkarsak, hapse
girmekle hiçbir şeyin son bulmayacağını da anlamamız gerekir, hapishane fikirlerin
ve pratiklerin dönüm noktasını temsil etmez sadece direnişe devam edilecek
farklı bir mekandır.
Bende hapishanedeki
yılları bu şekilde görmek istiyorum. Bilinen ve açık olan
sınırlandırmalar dışında bir seçim, sadece hapishane karşıtı mücadeleyi değil
genel anlamda anarşist mücadeleyle ilgilenen, farklı perspektiflere izin veren
bir seçim. Bu nedenle düşünüyorum ki biz anarşist tutsaklar sadece “tutsak”
değiliz. bu tanımlamanın mücadelede yer almaya devam etmemizi engelleyeceğini
düşünüyorum. Bizi basit bir şekilde “tutsak” olarak görmek, bütün
inisiyatiflerimizi hapishanedeki yaşamlarımız üzerinden görmek demektir. Bu da bizi pratik anlamda otoritenin bizi içinde
olmaya zorladığı yere sürgün eder. Ve bence bunun ötesine gitmemiz gerekir. Sonsuza
kadar tutsak kalmayacağız. Anarşist dinamiklere sokakta katkıda bulunana kadar
sadece geçici olarak esiriz. Bizi sadece tutsak olarak görmek bizi politik
anlamda imha etmektir. Bu da zaten otoritenin diğer şeylerin yanında tam olarak
istediği şeydir.
Öte yandan, hapishanenin içinde de mücadelenin parçasıyız. Bunlar
gündelik hayatımızı ilgilendirirken onları öylesine bir kenara itemeyiz . Biz
yarattıkça hapishane karşıtı dinamiklerin parçası olan pratikler ve fikirler güçlenir.
Bu hapishane karşıtı perspektif anarşist
mücadeleyle ayrı veya paralel gelişir. Ama anarşist mücadeleyi tamamlar ve
güçlendirir. Topyekün özgürlük için mücadele hapishane karşıtı mücadeleyi de
kapsar. Her özgürlükçü inisiyatifte hapishanelere son verme amacı ve teorisi
mevcuttur. Bu nedenle değişik
tartışmalara anarşist tutsakların katılımı hapishane karşıtı bir bakış açısını
mutlaka içerir. Ama daha önce de söylediğim gibi eğer bu duvarları yıkmak ve bu
yerde hapsolmak istemiyorsak bu bakış açısıyla sınırlı kalmamalıyız.
Hiçbir şey bitmedi. Her
şey devam ediyor.
Hayatlarımızı çatışmayla
geri alacağız.
Yaşasın anarşi
Francisco Solar
Bahar 2016
Via: Act For Freedom
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder