“Bu bizimle devlet arasında olan bir savaştı. Devlet tüm
olanaklarıyla yüklendiği halde, devrimci kimliği yok edemedi, tüm uygulamaları,
politik tutsakların sarsılmaz kimliğine çarptı ve başarısızlığa uğradı. Bu savaşı,
devrimci kimliğimi koruyarak ben kazandım”
Irmgard Möller-RAF
1959 Samsun doğumlu Osman Evcan son 23 yılını kesintisiz
hapishanede geçiren anarşist bir tutsaktır. 1992 yılında sol örgüt üyeliği ve
gasp suçlamasıyla 30 yıla mahkum edilen Osman Evcan 1980 döneminde de yaklaşık
dokuz yıllık bir mahkumiyeti bulunmaktadır. Osman Evcan 2003 yılında anarşist
fikirleri benimsediğinden bu yana vegan yaşam tarzını benimsemiş ve hayvan
özgürlüğü mücadelesini desteklemektedir. Mahkumiyeti boyunca ülkenin birçok
cezaevlerinde kalmış ve yaşamını otoriter şiddetle mücadele ederek
içselleştirmiş olan Osman Evcan; geri adım atmayan direngen ve kendinden sonra
gelecek anarşist, vegan, özgürlükçü bireyler için bir hak standardı
yaratabilmeyi amaçlayan kişiliğiyle halen cezaevlerinin baskıcı zihniyetlerine
karşı savaşımını sürdürmektedir.
Osman Evcan'ın ses getiren ilk eylemi 2011 yılında Kırıkkale
F Tipi Cezaevinde vegan yemek talebiyle başlattığı ve 42 gün süren açlık
grevidir. Osman Evcan'ın mücadelesinde bedenini son çare olarak otoriteye karşı
silah olarak kullanması ve ölüme karşı yaşamı savunma biçimi olarak açlık
grevini kullanması kuşatılmışlığın getirdiği esareti aşmak için belkide en
etkili yöntemi olmuştur. 2011 yılında süren eylemi boyunca Türkiye ve
yurtdışındaki anarşistler, hayvan özgürlükçüleri ve özgürlüğü savunan politik
ve apolitik birçok insan Osman Evcan'ın politik tercihlerinde dolayı talep
ettiği vegan yemek ihtiyacını desteklemiş ve süren kampanyalar boyunca Osman
Evcan'ın yanında olmuştur. Osman Evcan'ın 42 gün süren açlık grevinin ardından
devlet geri adım atmak zorunda kalmış ve cezaevlerinde bulunan vegan-vejetaryen
mahkumlar için Hükümlü ve Tutuklular ile Ceza İnfaz Kurumları Personelinin İaşe
Yönetmeliği'nde yapılan değişiklik uyarınca: "İnancı gereği veya vegani
vejetaryen türü özel bir beslenme şekline sahip hükümlü ve tutukluların
talepleri, iaşe miktarı ile sınırlı kalmak üzere karşılanır."
Osman Evcan ve diğer tüm anarşist, hayvan özgürlükçüsü ve
politik tutsakların kazanımı olan bu başarının ardından tutukluluğu boyunca
anarşist mücadelenin bizzat içinde olmaya devam etmiştir. Hapishaneden
anarşist, hayvan Özgürlükçüleri, LGBT, kadın hakları, endüstriyalizm karşıtı
eylem ve mücadelelere destek veren Osman Evcan her Kurban Bayramında üç günlük
hayvan katliamını protesto eden açlık grevine devam etmiş, devletin ve en az
onun kadar baskıcı kurumlarının talanına karşı doğayı, etnik ve farklı
kimlikleri destekleyen ve dayanışma amaçlı yazılar kaleme almış eylemlerde
bulunmuş ve hapishane şartlarının el
verdiği ölçüde bulunmaya devam etmektedir.
Osman Evcan Kocaeli 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli
Cezaevi'nde kaldığı süre içerisinde de üzerindeki baskılar azalmadan devam
etmiş 2015 yılı haziran ayında 33 gün süren açlık grevinin ardından vegan yemek
iaşesini bir adım ileri taşıyarak cezaevlerine dışarıdan vegan gıda yollanması
hakkı kazanmıştı. Kandıra 1 Nolu Cezaevi yönetiminin bu kazancı keyfi
nedenlerden dolayı gaspederek iptal etmesi üzerine Osman Evcan 10 Kasım 2015'te
tekrar açlık grevine başlamış ve 39 günlük açlık grevi sonrasında cezaevi yönetimi
kazanımlarını geri vermişti. Ancak kısa bir süre sonra Osman Evcan sabaha karşı
zorla Kandıra’dan Silivri L tipi cezaevine sürülmüş ve cezaevinde yer olmadığı
gerekçesiyle havalandırması bulunmayan müşayede koğuşu olarak adlandırılan bir
yerde tutulmaya başlanmıştır. Cezaevine zorla getirildikten sona ilk 4 gün hiç
yemek verilmemiş daha sonraları ise sağlıklı beslenmesine yetmeyecek şekilde
vegan yemek verilmeye başlanmıştır. Osman Evcan’ın yazmış olduğu onlarca sayıda
dilekçe dikkate alınmamış, cezaevi yetkilileri Osman’la görüşmeye dahi
gelmemişlerdir.
Osman Evcan Silivri cezaevinde adli tutsaklarla
tutulmaktadır. Adli tutsakların tutulduğu cezaevine gönderilmesi diğer
cezaevlerinde politik tutsakların yıllarca sürdürdükleri mücadeleleri sonucunda
kazandıkları bazı hakların bu cezaevinde söz konusu olmaması anlamına gelir.
Bunlara bir örnek de koğuşların içerisinde konulan kameralardır. Bu tür bir
gözetim ve denetleme aracına asla izin vermeyeceğini belirten Osman Evcan
kameraları ters çevirmek, kırmak suretiyle bu uygulamayı etkisiz hale getirmeye
çalışmıştır. Ancak cezaevi idaresi Osman’ın bu direnişine fiili disiplin
cezaları ile karşılık vermiş ve cezaevi ziyaretine gelen yakınlarını kendisi
ile görüştürmemeye başlamıştır. Osman Evcan’dan aldığımız son habere göre de
kendisi şu an cezalandırma amaçlı havasız bir hücreye konulmuştur.
Bütün bunlara ek olarak diğer cezaevlerine kıyasla bu
cezaevinde verilen kitap sayısı oldukça azdır. İnternet gibi alıştığımız hızlı
bilgi kaynaklarının cezaevinde olmadığı düşünüldüğünde 10 kitap kotasının
birçoğunu temel kitaplar oluşturacağından, aslında mahkuma yeni kitap okuma
şansı neredeyse verilmemektedir.
Ayrıca devlet sadece kitap sayısına değil hangi kitabı
okuyabileceğine de karar verir. Islah etmek, biçimlendirmek üzere kapattığı
mahkumları istediği şekle sokmanın bir yöntemi de budur. İstediği kitapları,
dergileri okutarak, istediği yayınları izleterek, istediği şekilde istediği her
şeyi mahkumun kafasına sokabileceğini düşünür. İstenilen yayınların verilmemesi özgür politik
bilgilenme hakkının engellenmesidir.
Tutsakların gönderdiği faks ve mektupların gönderilen kişiye
iletilip iletilmediği bilgisinin tutsaklara verilmemesi (Silivri cezaevinde bu
tür bir bilgilendirme yapılmamaktadır) mektupların keyfi olarak
gönderilmemesine zemin hazırlamakta, aynı zamanda bu iletişim engeli ile
birlikte gelen bilinmezlik halinin baki kılınmasıyla sürekli bir baskı ortamı
oluşturulmaktadır. Vücudu sabit bir yerde saklayarak, varlık koşullarını devam
ettiren her türlü araçla ilişki kesilir.
Osman Evcan bu açlık grevi ile devlete, devletin
cezaevindeki uygulamalarına, baskılarına teslim olmadığını, kabullenmediğini
gösterir. Kabullenmek kendi kimliğinin, varlığının yok edilmesi anlamına gelir.
Politik kimliklerin tasfiyesi ancak davranışların kontrol altına alınmasıyla
mümkündür. Politik kimliğin dışa yansıması olan açlık grevlerine devlet vücudu sabit
bir yerde saklayarak, varlık koşullarını devam ettiren her türlü araçla ilişki
kesilmesiyle karşılık verir. İtaat etmesi gerekenler itaat etmediklerinde
devlet sindirme politikalarını gözle görünür biçimde ortaya koyar. Osman’ a
yapılmak istenen de budur: ruhsal ve bedensel olarak sessiz bir şekilde imha.
Osman’ın savaşı kendi kimliğini imha ettirmemek, devletin
araçlarının baskıları altında teslim olmadığını göstermektir. Bedenini ölüme
yatırmak demek teslim olmamak demektir. Kimliğini
kaybetmeden yaşamak ve mümkünse kendinden sonra gelenlere bazı kazanımlar
bırakabilmek demektir. Osman’ın savaşı bir vegan koliden fazlası: bir varolma
savaşıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder