4 Mart 2016 Cuma

Osman Evcan açlık grevinin 12. gününde! Silivri'den mektup var!

" Siyasal iktidarın ve onun şiddet aygıtı, organizasyonu olan devletin bana yönelik olarak uygulanmış olduğu baskı, ceza, sürgün politikası merkezi devlet politikasıdır. Bu politikaya karşı umudumu, direncimi, mücadelemi sonuna kadar sürdürmüş olacağım. "






Selamlar!

Sağlıklı, güzel, özgürce yaşamlar dileyerek başlamak istiyorum.
Bu mektubumu Silivri 6 Nolu L-Tipi Cezaevi'nden yazmaktayım. Bu cezaevine 05 Şubat 2016 tarihinde gelmiş oldum. Daha doğrusu istemim dışında otoriter bir uygulama ile zor kullanılarak sürgüne gönderildim. Gelmiş olduğum hapishane Silivri Kampüs Cezaevlerinin en kötüsü olduğunu söylüyor bu cezaevindeki tutsaklar. Gerçekten de öyle bir hapishane bu cezaevi.

Silivri 6 Nolu L-Tipi Cezaevi'ne sürgün edilmemin nedenleri bizlerce bellidir. Kazanılmış vegan beslenme haklarımızın ihlali, gasp edilmesi tasarlanarak apar topar bu cezaevine sürgün edilmiş oldum. Ayrıca vegan anarşist tutsaklar olarak siyasal iktidarın keyfiliğine, baskılarına, otoriter uygulamalarına, katliamlarına sessiz kalmayarak tepkimizi dillendirmiş olmamız AKP iktidarının canını sıkmış olmalı…

Kocaeli 1 Nolu F-Tipi Cezaevindeyken çok kısa aralıklarla iki kez açlık grevi eylemi yapmış oldum. İlk açlık grevi eylemim 33 gün sürdü. Yapılan anlaşma sonucunda vegan, vejetaryen tutsaklar beslenme koşullarını iyileştirmiş oldular. Belli haklar kazandılar. Bir buçuk yıllık yoğun çabalar, uğraşların ardından bu hakları kazanabildik. Bizim ülkemizde en insani, en doğal, en hayati haklar bile temel insani bir hak olarak verilmiyor. Bizim ülkemizde bu temel-evrensel insani hakları ölümü göze alıp yaptığımız açlık grevi eylemlerimizle kazanabiliyoruz.

Siyasal iktidar, devlet; bireye, topluma yönelik uygulamaları otoriter, baskıcı, sömürgen, hak ihlalleriyle, katliamlarla yaklaşıyor…Bireyin, toplumun temel insani haklarını, özgürlüklerini önemsemiyor, değersiz kılıyor. Dışarıdaki bireylere ve topluma bu şekilde yaklaşan siyasal iktidar-devlet hapishanelerdeki tutsaklara nasıl davranabilecektir mantıksal sorgulama-irdeleme ile algılanabilir…

Hapishanelerdeki siyasi tutsaklara yönelik otoriter, baskıcı, hak gasplarıyla ilgili uygulamaları bu mantıksal sorgulama içerisinde düşündüğümüzde bizlere yönelik sınırsız hak gaspları ve otoriter uygulamaların olduğu bilinmelidir.

Kocaeli 1 Nolu F-Tipi Cezaevi'nde açlık grevi eylemiyle kazandığımız vegan beslenme hakkımız bir süre sonra ( 4 ay sonra ) tekrar gasp edildi. Vegan tutsakların beslenme koşulları iyice kötüleştirildi. Haklarımız tümüyle yok edildi. Cezaevi idaresinin insani olmayan baskıcı, otoriter, hak gasbı içeren bu uygulamasına tepkimi dillendirmek ve haklarımın iadesi için tekrardan süresiz açlık grevi eylemine başlamış oldum. Bu eylemim 40 gün sürmüş oldu. Açlık grevi eylemimin 40. gününde taleplerim kabul edildi. Tekrardan vegan, vejetaryen tutsakların beslenme koşulları iyileştirildi, belli kazanımlarımız oldu.

Yalnız bu kazanımlarımız 2 ay kadar sürmüş oldu. Cezaevi İdaresi, Cezaevleri Kampüs Savcısı, Adalet Bakanlığı; vegan tutsaklar olarak bu kazanımlarımızı içlerine sindirememiş olmalılar ki; 05 Şubat 2016 tarihinde otoriter uygulamayla zor kullanılarak Silivri 6 Nolu L-Tipi Cezaevi'ne sürgün etmiş oldular. Yani, anlayacağımız bu cezaevine kendi istemimle gelmemiş oldum.

Baskıların, cezaların, sürgünlerin iç içe yaşandığı merkezi bir hapishane politikasını devlet siyasi tutsaklara sistematik olarak uyguluyor. Uygulanan bu devlet politikasında amaçlanmakta olan şey; siyasi tutsakları sindirmek, yıldırmak, yalıtmak, hak ihlalleriyle karşı karşıya bırakmak, düşüncelerinden arındırmak ve kapitalist sömürgen sisteme ve kapitalizmin sömürgen ilişki biçimlerine alabilmektir. Sömürenlerin ve iktidarlaşma aygıtı olan devletin, cezaevleri politikası siyasi tutsaklara yönelik olarak bu amaç kapsamındadır. Kapitalist sömürüye, şiddete, otoriteye, devlete karşı eşitlik, özgürlük mücadelesi sürdüren siyasi tutsaklara yönelik uygulanan politikanın içeriğini zor, şiddet oluşturur. Siyasi tutsaklar devletin ürettiği bu şiddet, zor, tahakküm ile itaat etmeye zorlanır… Kendi düşünsel, felsefi, siyasal, etik değerlerine yabancılaştırmak amaçlanmış olur.

Şu an, siyasal iktidarın ve onun şiddet aygıtı, organizasyonu olan devletin bana yönelik olarak uygulanmış olduğu baskı, ceza, sürgün politikası merkezi devlet politikasıdır. Bu politikaya karşı umudumu, direncimi, mücadelemi sonuna kadar sürdürmüş olacağım.

Şu an sürgün edildiğim Silivri 6 Nolu L-Tipi Cezaevi insani yaşam koşulları açısından çok geridir. İnsani hak ihlalleri yaygın olarak ve sistematik olarak tutsaklar üzerinde uygulanmaktadır. Bu cezaevinde siyasi tutsaklara yönelik her türlü hak gaspı uygulanmaktadır.

Siyasi tutsaklar hücre bölümlerinde tutuluyorlar. İlk 20 günlük bir süre keyfi olarak havalandırması olmayan hücre bölümünde tutuldum. Daha sonra bahçesi olan fakat yine tekli hücrelerden oluşan çok pis, bakımsız, nemli bir yere konulduk. Bulunduğumuz hücre kısmı tek katlıdır. Daha önce hücre olarak kullanılıyormuş. Üst katları hücrelerden oluşuyor. Disiplin suçu işleyen tutsaklar bu hücrelerde tutuluyorlar. Hücrelerin (üst kat) tuvaletleri bozuk olduğundan ve duvarlarda, beton zeminde çatlaklar olduğundan dolayı bulunduğumuz alt kat odalara (hücrelere) tuvalet suları akmaktadır. Dışkı kokusu, nem nedeniyle çok rahatsız oluyoruz.

Kısacası kaldığımız hücre odaları canlıların yaşamasına uygun alanlar değildir. Yerimizin değiştirilmesi için cezaevi idaresine talepte bulunmuş oldum. Daha yaşanabilir, sağlık koşulları iyi olan yeni bir oda-koğuş talebimi idareye ilettim. Şu an cezaevi idaresi hiçbir girişimde bulunmamaktadır.

Bu cezaevine geldiğim günden itibaren vegan beslenme hakları kazanımlarım tümüyle ihlal edilmiştir. Bu cezaevinde vegan vejetaryen tutsakların beslenmelerine uygun bir düzenleme şu ana kadar yapılmamıştır. Bu konudaki hak ihlali katı bir biçimde uygulanmaktadır. Zaten bu cezaevine sürgün edilmemden amaçlanan politika da hak ihlalinin uygulanmasıdır.

Diğer önemli otoriter, baskıcı bir uygulama ise koğuşların içerisinde tutsakları gün boyu gözetleyen KAMERA UYGULAMASI'nın olmasıdır. Koğuşların içerisine monte edilen kameralarla tutsaklar gün boyu gözetlenmekte ve denetlenmektedir. Bu uygulama siyasi tutsaklara yönelik aşağılayıcı, baskıcı, otoriter bir uygulamadır. Tutsakların günlük yaşamlarının günboyu denetlenmesi, onların yaşamlarına müdahale, saldırı ve şiddeti içerir. Bu uygulama ahlaki, etik bir uygulama değildir. Biz siyasi tutsakları fazlasıyla rahatsız eden bir uygulamadır. Bu uygulamayı kabul etmediğimizden dolayı kameraları işlevsiz hale getirmiş oluyoruz. Odalarımızda ve bahçelerimizdeki kameraları kırıyor, tahrip ediyoruz. Cezaevi idaresi her eylemimizden sonra kameraları onarıp yenisini odalarımıza monte etmektedir. Bizler yeni monte edilen bu kameraları da tahrip edip işlevsiz hale getirmiş oluyoruz.

Her tahrip ettiğimiz kamera eylemi için cezaevi idaresi disiplin kurulu hücre hapis cezası vermektedir. Şu an 4 tane hücre hapis cezası verilmiştir. Şu an fiili olarak infazım yapılmıştır.

Bu cezaevinde sürgün edilmemin bir nedeni de bu olsa gerekir. İnsani olmayan baskıcı, otoriter, gözetleyici, denetleyici uygulamalara karşı direniş gösterdiğinizde sizlere disiplin kurulu hücre hapis cezaları, ziyaret cezaları, mektup, telefon (iletişim) cezalarını peş peşe vererek insani haklarını tümüyle ortadan kaldırmış oluyor.

Zaten Kocaeli 1 Nolu F-Tipi Cezaevi'nde verilen 5 aylık sosyal, kültürel, sportif faaliyetlerden men cezaevinde uygulanmaya başlamıştır.

Kamera uygulamasına son verilerek disiplin kurulunun keyfi olarak vermiş olduğu disiplin ceaları iptal edilmelidir.

Bu cezaevinde cezaevi idaresinin belirlemiş olduğu gazeteleri alabiliyorsun. Belirlenen gazetelerin dışında gazete alma hakkımız yok edilmiştir. Bu keyfi, baskıcı uygulamaya son verilmelidir.

Yine posta ile gelen politik içerikli dergilerimiz keyfi olarak tarafımıza berilmiyor.

Dış kantin aracılığıyla satın almak istediğimiz dergiler alınmıyor.

Kitaplarımız verilmiyor sınırlama yapılıyor. Fazla kitap denilerek depoya konuluyor. Eve göndermemiz dayatılıyor.

Yayın ve kitap konusundaki bu tür keyfi uygulamalara, sınırlamalara son verilmelidir.

Cezaevi giriş-çıkışlarında tutsaklar X-RAY kapısından geçerken terliksiz çıplak ayakla geçmeye zorlanıyorlar. Bu aşağılayıcı insani olmayan uygulamaya son verilmelidir.

Yine tutsaklar zamanında revire çıkarılmıyorlar, ilaçları keyfi olarak verilmiyor, tedavileri, muayeneleri engelleniyor.

Haftalık telefon görüşmelerimizde telefonumuza yanıt alamadığımızda bu hakkımızı bir sonraki günler içerisinde kullanabilme hakkımız ihlal ediliyor. Hak gaspı yapılıyor.

Yakınlarımıza yapmış olduğumuz faks, APS, Taahhütlü, İ.T.M'li gönderilerimizin yatırıldığına ilişkin posta dekontları ve PTT barkot numaraları tarafımıza verilmiyor. Bu yasal hakkımız ihlal ediliyor.

Cezaevinin merkezi TV yayın programına talep etmiş olduğumuz TV kanalları yayın programına dahil edilmiyor.

Bu cezaevinin mevcudu 1500 kişiliktir. Uyuşturucu satıcılarının konulduğu ve yoğunluklu olarak bu konumdaki uyuşturucu satıcılığı ve benzeri adli konumdaki tutsakların kaldığı bir cezaevi konumundadır. Cezaevi idaresinin hak gasplarına ve insani olmayan yaşam koşullarına karşı mücadele geleneği ve birikimine sahip olmayan tutsaklar cezaevi idaresinin baskıcı, otoriter, insani olmayan bu politikalarına itaat etmektedirler.

6 Nolu L-Tipi Cezaevi'nde siyasi tutsak sayısı çok azdır. 15 kişiyi kapsayan siyasi tutsak sayısı bulunuyor. Bu tutsaklar yeni tutuklanmış arkadaşlardır. Geçici olarak burada tutuluyorlar. Daha sonra F-Tipi Cezaevlerine sevkediliyorlar. Bu tutsaklar da aynı koşullarda barındırılıyorlar ve hak haspları ile karşı karşıya bulunuyorlar.

Sanırım bu cezaevine neden sürgün edilmiş olduğum anlaşılmış olacaktır. Açıklamaya çalıştığım cezaevi koşulları alabildiğine geri düzeyde, hak ihlallerinin yaşandığı, insani olmayan keyfi, otoriter, baskıcı uygulamaların dikte edildiği bir cezaevi konumundadır.

Bu cezaevi bu mevcut koşulları itibarıyla ele alındığında hukuki ve insani değerlerin olmadığı bir cezaevidir. Cezaevi koşulları iyileştirilmelidir. Tutsakların insani, hukuki temel evrensel hakları acilen oluşturulmalıdır.

Tüm bu bahsetmiş olduğum hak ihlallerine, insani olmayan yaşam koşullarına, keyfi-otoriter-baskıcı uygulamalara tepkimi dillendirmek ve bu yaşamsal sorunlarımızın acilen çözülmesi amacıyla 22.02.2016 tarihinde SÜRESİZ AÇLIK GREVİ EYLEMİNE başlamış oldum. Sorunlarımız çözülene kadar açlık grevi eylemimi sürdürmüş olacağım. Eşitlikçi, özgürlükçü kamuoyunun bilgilerine sunuyorum.

Dayanışma, paylaşma, yardımlaşma bilinci ve duygularıyla!

Umutla Dirençle!

Sevgilerimi iletiyorum.

Osman Evcan






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder