Bir
hapishanede, iki mahkum ve mahkumları izleyen gardiyanı da içine
alan, tensel bir temasın olmadığı eşcinsel bir erotik aşk
hikayesidir. Kuzey Afrika kökenli ve yaşı daha ileri olan mahkum,
kendisinden genç Fransız mahkuma tutku duyarken, onları gözetleyen
gardiyanın heyecanı da giderek artar.
Film Hakkında Yorumlar
Kaos GL Dergi: Hapishane/hücre, yalıtılmışlığın, tecrit edilmenin, yasaklanmışlığın bölgesi olarak Un Chant D’Amour’un tek mekanıdır ama ülke veya şehir belli değildir. Kendisi de gey olan ve hayatının büyük bir kısmı Avrupa’da birçok hapishanede geçiren Genet’nin filmde bu yönden otobiyografik bir öğe kullanması şaşırtıcı değildir. Keza filmdeki genç Fransız’da gerçek hayattaki sevgilisidir. Hapishane, bütün kapatılmalara, bastırılmalara karşın içinde yaşanılanlarla adeta Queerin ve dolayısı ile LGBTİ’nin direnişidir. Cinselliğin doğal kılınması, otantik müziğin tınıları eşliğinde eşcinselliğin cesurca betimlenmesidir.
Ayı Sözlük: Hapishanede yaşanan ve yer yer şiddet öğeleriyle de anımsanan siyah beyaz film, eşcinsel sessiz sinemanın en iyilerindendir. Filmde yer alan mastürbasyon, sigara içen adam gibi temalar sonrasında bol miktarda taklit edilmiştir. Efsanedir.
SanatLog: Un Chant D’Amour; aşkın şarkısı, özgür, sınır tanımayan, abluka altına alınmamış, bastırılmamış cinselliğin şarkısıdır. Cinselliğin inişli çıkışlı aşk şarkısının müziği… sanatsal nitelikleri açısından da, içeriğinin özgünlüğüyle de, şiirselliği ve manifesto karakteristiğiyle de zamanını aşan çizgidışı bir yapıttır ve ‘orada’ izleyicisini beklemektedir.
28 Temmuz Perşembe günü, saat 19:00'da Bülbül Mahallesi, Turan Caddesi No:36/A-Beyoğlu adresinde ABC Film kapsamında gösterilecektir
Sıradan ve normal sayılacak üniversite öğrencileri sadece birkaç gün içerisinde vahşi düzeyde sadist gardiyanlar ve gitgide korkaklaşan mahkumlara dönüştüler. Her geçen gün, her biri, rollerine daha da bağlı hale geldiler. Günler geçtikçe, gardiyanlar giderek şiddetlenen psikolojik kontrol taktikleri geliştirmeye başladılar. Örneğin isyanlara katılmayanları aldıkları özel bir hücre yarattılar ve burada onları ödüllendirmeye başladılar. Benzer şekilde, mahkumların yatak çarşaflarını ve süngerlerini alarak onları metal yataklarda uyumaya zorladılar. Kısa süre içerisinde gardiyanlar, mahkumlara önce gizli, sonrasında ise açık şiddet uygulamaya başladı. Yemeklerini yemeyenler için gardiyanlar tarafından karanlık bir oda yaratıldı ve oraya hapsedilme cezası uygulanmaya başlandı.
02 Haziran 2016 Perşembe Günü İçin Film Gösterimi: Carandiru (2003)
Brezilya'nın São Paulo kentinde bulunan Latin
Amerika'nın en büyük hapishanesi "Carandiru''da yaşanmış birtakım
olayları anlatan film özellikle de 111 mahkûmun hayatını kaybettiği ve
"Carandiru Katliamı" diye de anılan 1992 isyanına odaklanmıştır. Bu
111 kişinin 102'si polisin açtığı ateş sonucu ölmüştü. Bu kötü ünlü cezaevi
2002 yılında kapatılmış, bir bölümü muhafaza edilerek büyük bir kısmı
yıktırılmıştır.
Film AIDS konusunda uzmanlaşmış bir onkolog hekim
olan Dr. Dráuzio Varella'nın söz konusu cezaevinde yaptığı gönüllü araştırmalar
sırasında yazdığı "Estação Carandiru" (Carandiru İstasyonu)
adlı kitabından uyarlanmıştır.
26 Mayıs Perşembe günü, saat 19:00'da Bülbül Mahallesi, Turan Caddesi No:36/A-Beyoğlu adresinde ABC Film kapsamında gösterilecektir
28 Nisan 2016 Perşembe Günü İçin Film Gösterimi: 5 No'lu Cezaevi:1980-84 (2009)
5 No'lu Cezaevi:1980-84 belgeseli 12 Eylül askeri darbesinden sonra yakın
tarihimizin en vahşi devlet terörünün uygulandığı Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde
yaşananları gözler önüne seriyor. Belgesel çoğunun Kürt olduğu bu cezaevinde tüm
tutuklulara devlet tarafından ne tür akıl almaz sistematik işkencelerin
yapıldığını ve nasıl Türkleştirme politikalarının uygulandığını gösteriyor.
Dönemin askeri yetkilileri cezaevini bir ‘askeri okul’ olarak nitelerken
tutuklular o dönemi ‘vahşet yılları’ olarak hatırlıyor. Onlara göre bu vahşetin
zincirlerini kırabilmek için de tek bir yol vardı o da direnmek veya kendini
feda etmek. Tutuklular zincirleri kırmak için mücadele ettiler ve ‘5 Nolu
Cezaevi:1980-84’ belgeseli neredeyse 30 yıl sonra yaşananları tanıkların
ağzından bizlere aktarıyor.
28 Nisan Perşembe günü, saat 19:00'da Bülbül Mahallesi, Turan Caddesi No:36/A-Beyoğlu adresinde ABC Film kapsamında gösterilecektir.
1976'da Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi'nde, Yılmaz Güney'in de tanıklık ettiği, çocuklar koğuşunda çıkan ve tüm cezaevine yayılan bir isyan konu edilmiştir. Bu olaydan derinden etkilenen Yılmaz Güney, isyanın arkasından gönderildiği Kayseri Cezaevinde Soba, Pencere Camı ve İki Ekmek İstiyoruz ismi ile bir roman yazmış ve film yurt dışına çıkışında Fransa'da bu roman üzerinde kurulu senaryo ile çekilmiştir. Tuncel Kurtiz ve Ayşe Emel Mesci dışındaki tüm oyuncular hayatlarında ilk kez kamera karşısına çıkmışlardır. Film Fransa'da oldukça zor şartlar altında çevrilmiştir. Ayrıca filmin ilgi çekici bir diğer özelliği ise, az da olsa Zazaca dilinin sinemada ilk kez kullanıldığı film olmasıdır. Tuncelili müzisyen Kadri Karagöz tarafından seslendirilen "Haydêrê" türküsü filmin unutulmazları arasındadır. Yılmaz Güney'in bu son filmi, 31 Mart Perşembe günü, saat 19:00'da Bülbül Mahallesi, Turan Caddesi No:36/A-Beyoğlu adresinde ABC Film kapsamında gösterilecektir.
25 Şubat 2016 Perşembe Günü İçin Film Gösterimi: In the Name of the Father (1993)
Konusunu gerçek bir hikayeden alan In The Name Of The Father suçsuz oldukları halde hüküm giyen baba oğulun amansız hukuk mücadelesini konu alıyor.Gerry Londra'ya geldikten bir süre sonra bir terörist saldırının faillerinden biri olarak tutuklanır. Gerry'nin babasının da ona yardım ettiği gerekçesiyle tutuklanmasının ardından bir kadın avukatın onların özgürlük mücadesine ortak olması aklanmak için bir umut olacaktır.
1993 yılında tam 7 dalda oskara aday gösterilen Daniel Day-Lewis'in oskarlık performansıyla tam bir başyapıta dönüşen In The Name Of The Father (Babam İçin), ABC Film Gösterimi kapsamında Bülbül Mahallesi, Turan Caddesi No:36/A-Beyoğlu adresinde gösterilecektir.
28 Ocak 2016 Perşembe Günü İçin Film Gösterimi: Salvador (2006)
General Franko'nun diktatörlüğünün son yıllarında sosyal çatışmalar beklenmedik şekilde artmıştı. Baskı nedeniyle binlerce siyasi suçlu ve yüzlerce işçi ve öğrenci öldü. Bu film, o gençlerin gerçek hikâyesidir. Bir ülke dizlerinin üzerindeyken korkusuz yaşamayı seçenlerin. Genç yaşta idam edilen Salvador Puig Antich'in anlatıldığı bu filmde, diktaya karşı anarşistlere katılan ve arkadaşlarıyla çeşitli eylemlerde bulunan, banka soyup, paraları direnişçilere dağıtan Salvador'un hayat hikayesini konu almaktadır.Adres: Bülbül Mahallesi, Turan Caddesi No: 36/A - Beyoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder