Biz anarşistler olarak, Azerbaycan’daki
babadan oğula süregelen faşist devlet yapısına karşı, doğrudan eylemi seçen,
sözlerini ve teorilerini eylem için hareket halinde bir güce dönüştüren
yoldaşlarımızla dayanışma içerisindeyiz. Dayanışma duygumuz, herhangi bir
devletin elinde yoldaşlarımızı yalnız bırakmamayı gerektirir. İster Azerbaycan,
ister Yunanistan ister Şili, ister İspanya, dünyanın hangi köşesinde olursa
olsun fikirlerimiz sınır tanımaz.
Bayram Mammadov ve Qiyas
Ibrahimov saltanata adanmış ‘’gül
festivalinde’’ Haydar Aliyev heykeline ‘’köle festivali’’ yazılamaları ile
saldırdılar. Onlar oligarşik Azerbaycan devletinin güç gösterilerini, güce
tapan vatandaşların despotun yollarını çiçeklerle döşemesini kabul etmediler. Otoriter
rejimlerin koruyucuları politik seslerin duyulmamasını, devlete karşı ses
çıkmamasını yine türlü rollere bürünerek sağladılar. Bu otoriter sirke boyun
eğmeyenlerin yanındayız.
Bütün anarşist ve anti-otoriter
yoldaşlarımızı Bayram Mammadov ve Qiyas
Ibrahimov ile her alanda dayanışmaya çağırıyoruz.
Bayram Mammadov ve Qiyas
Ibrahimov'a açlık grevinde güç!
Hücrelere, yıkım!
Baskının bütün simgeleri özgürlüğün
çekici ile dağılana dek!
ABC İstanbul
Azerbaycanlı anarşistler,
Azerbaycan'ın ölmüş cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'in anıtına, yöneten elitlerin
gerçekleştirdiği adaletsizlikleri protesto etmek için "Fuck the
system" ve "Mutlu köleler günü" yazılamaları yaptıkları için
otoriteler tarafından tutuklanan anarşist eylemciler Bayram Mammadov ve Qiyas
Ibrahimov ile dayanışma çağrısı yaptılar. Bu eylem, her yıl hükümet tarafından
müsrif bir şekilde kutlanan 10 Mayıs 2016 gecesi yani Haydar Aliyev'in doğumgününde
yapıldı. Aliyev mutlak kült bir kişilik
olduğu için, böyle bir eylem hükümet tarafından (oğlu İlham Aliyev'in
başkanlığındaki) sert bir şekilde kınandı ve eylemciler 10 Mayıs 2016'da
gözaltına alındı. Polis onları holiganlık gerekçeleriyle suçlamaktan kaçınarak
üzerlerine uyuşturucu yerleştirdi.
Holiganlık bir yıla kadar
hapsi gerektiriyor (Aliyev'in rejim için "çok hafif" bir ceza), ancak
yasadışı eroin kullanmak 12 yıl hapse kadar cezaları içeriyor. Polisin gözaltı
sırasında her iki kişide yaklaşık 3 kg eroin "bulmuş" olması olayın
tam bir düzmece olduğunun ispatıdır (aklı olan kişi şehrin ortasında cebinde o
kadar eroinle dolaşmazdır heralde). 12 Mayıs'ta, mahkeme dört aylık tutukluluk
süresi verdi. Ancak, şayet mahkum edilirlerse 12 yıl hapis cezasına
çarptırılacaklar. Bayram ve Qiyas duruşmadan önce ve sonra ciddi şekilde
işkence gördü. Avukatları Elchin Sadigov, facebook aracılığıyla Bakü'deki 12.
Polis Merkezi'nde ve Bakü Polis Merkezi'nde karşılaştıkları işkenceler üzerine
Bayram'ın detaylı açıklamasını yayınladı. Aşağıda Bayram'ın açıklamasının
çevirisi mevcut:
10 Mayıs 2016'da, 14-15:00 sularında, sivil
giyimli 3 kişi tarafından beyaz bir jipe zorla bindirildim ve 12. polis departmanına
götürüldüm. Beni baş komiserin ofisine bıraktılar. Burada da sivil giyimli 7-8
polis vardı ve aniden darp etmeye başladılar. Bir duvar yazısının fotoğrafını
neden çektiğimi ve ortağımın kim olduğunu soruyorlardı. Ancak bilincimi
yitirdiğim için sorularını yanıtlamam mümkün değildi. Plakasız bir arabayla Bakü polis merkezine bıraktılar. Burada
işkenceye devam ettiler ve uyuşturucuyla ilgili suçlamaları kabul etmeye
zorladılar. Onlara hayatımda hiç uyuşturucu görmediğimi ve bir fotoğraf
yüzünden beni tutuklayamayacaklarını söyledim; daha sert vurmaya başladılar ve
suçlamaları üstlendim. Beni aşağılıyor, hakaret ediyorlardı. Pantolonumu
çıkardılar ve copla tecavüz tehdidinde
bulundular. Suçlamaları bu yüzden kabul ettim. Ve onların istediği gibi
bir itirafname yazdım.
Sonrasında beni bir generalin ofisine götürdüler
ve “eğer heykelin önüne çiçek koyarsan ve AzTV'ye konuşup, özür dilersen
serbest bırakılacaksın” dediler.
Bunu reddettim, ardından bana tekrar vurdular.
Narimanov Geçici Gözaltı Merkezine(nezarethanesine) bıraktılar. 11 mayıs
sabahı, komiser avluyu temizlememi sigara izmaritlerini toplamamı emretti.
Reddedince yumruklamaya, tokat atmaya başladı. Tekrar reddettim ve adamına copla
tecavüz etmesini emretti ve fotoğrafını çekti. Yeniden kabul ettim.. Bana bir süpürge ve faraş verdiler, yine
fotoğrafımı çektiler. Günlük olarak işkence etmeye başladılar.
12 mayıstaki duruşmadan sonra, beni nezarethane
başkomiserinin ofisine götürdüler. Ofisteki sivil giyimli iki kişi, benden bir
kaç isim ve bu isimleri benimle çalışmakla suçlamamı istedi. Heykelin önüne
çiçek koymamı, AzTV'ye konuşmamı ve çok geç olmadan beni temize çıkaracaklarını
söylediler. Kabul etmeyince birine telefon açıp “bir süre için ona göz kulak
olun” dediler. Daha alt katlara götürdüler. Bana yumruk, tekme ve jopla
vurulurken ellerim bağlıydı.
Ayaklarımı bile zincirlediler, ağzımı tıkadılar.
Bu yüzden işkence edilirken kimse beni duyamıyordu.
Kelepçelerin ve zincirlerin bende işkence izi
bıraktığını gördükten sonra ellerimi ve ayaklarımı arkadan bantladılar. Beni yere
yatırdılar ve biri ayaklarımdan tutarken diğeri beni falakay yatırdı. Sonra beni
havaya kaldırarak bir anda yere bıraktılar ve bunu bir çok kez tekrarladılar .
4-5 defadan sonra üzerimdeki bantlar parçalandı bu seferde ellerime
bacaklarıyla bastırmaya başladılar. Bu sırada diğeri hala falakayla meşguldü. Göğsüme
yumruk attılar ve dizlerime bastonun arkasıyla vurdular. Bilincimi kaybetmeye
başladığımda bıraktılar. Onlarda yorulmuştu. Üzerime beyaz bir kağıt koydular
ve kağıdın yere düşmesi durumunda beni tekrar döveceklerini söylediler. Bu sonradan
zaten gerçekleşti.
Bir süre sonra tuvaleti temizlememi istediler. Bunu
reddedince beni dah a sert dövmeye başladılar. Bunu da filme kaydettiler.
Bundan sonra bilincimi kaybettim, üzerime su
dökerek uyandırdılar. Beni yalınayak hücreye götürdüler. Şimdi işkenceden
dolayı kollarım bacaklarım ve göğsüm çürüklerle dolu. Açık yaralar dirsek ve ellerimde. Hala beyin
travması geçiriyorum. Bacaklarımda da açık yaralar var. idrarım genelde kanlı
ve yemek yerken ağzımda büyük bir acı var. bacaklarım göğsüm kollarım ellerim…
her yerim büyük acı içinde.”
Otoritelerin
Azerbaycan’daki aktivistlerden Heydar Aliyev heykelleri önünde af dileyerek çiçek
bırakmalarını istemeleri ilk defa karşılaşılan bir şey değil. James Scott’ın da
söylediği gibi “ pişmanlık, af dileme, özür dileme ve genel olarak sembolik düzeltmeler egemenliğin her anında
cezalandırmadan daha hayati bir unsurdur… bu aktörlerin özür yoluyla ulaşmak
istedikleri, aşağıdan gelen tutarsız bir tasdiktir.
Aliyev
ailesi bu ülkeyi güçsüzleştirdiği gibi, insanları ve doğal kaynakları kendi çıkarları için sömürmektedirler. Her tür
politik karşı çıkışa müsamaha göstermedikleri gibi, güvenlik aygıtlarıyla
muhalifleri baskı altında tutmaktadır.
Avrupa’da ki
ve başka yerlerdeki bütün yoldaşlarımızı Bayram ve Qiyas’la dayanışma
göstermeye, ve onların illegal bir şekilde hapsedilmelerine ve işkence
görmelerine karşı Azerbaycan konsoloslukları önünde eylem yapmaya ve serbest
bırakılmalarını talep etmeye çağırıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder