“Uluslararası
Uzun Süreli Anarşist Tutsaklarla Dayanışma günü hakkında bir
yazı”
Dayanışmanın
önemi ile ilgili bir çok şey yazıp çizildi. Ve hepsinin önemi
var çünkü planlarımız ve eylemlerimiz için hayati
önem arzeden katkı maddesini oluşturan algıya anlam katmaya
çalışarak katkı yapar. Ben kendi deneyimlerimden yola çıkarak
dayanışmaya varoluşsal bir açı katıyorum. Güzel, vahşi ve en
önemlisi güvenilir duygular. Anarşist dinamiklerin büyümesi için
iti gücü oluşturan duygular. Bu duygular, sloganları bağırırken,
barikatları kurarken, otoritenin uşaklarına şişeleri fırlatırken
ortaya çıkan, şehirdeki sevilen sesler ve akıllarla
özgürleştirir. Dayanışma kimlik saptama değildir. Dayanışma
anarşist isyan haritasında özgürleştirici yolları kazanlarla
suç ortaklığıdır. Bu bir ilişkidir ve bu ilişkiyle deneyimler
geliştirilir ve ortak tutkular bu dünyanın yıkımı için
üretilir. Üstü kapalı bir gelecekte değil, öncelikle kendi
içimizde ve sonra etrafımızda. Bu dünyanın ürettiği
dejenere olmuş ilişkilerde, onun tasvirlerinde, sembollerinde,
sadık uşaklarında, memurlarında yıkım.
Devletin
baskı sembolleriyle ( zırhlı polisler, bölge savcısının zorla
besleme emirleri)dolu bir hastane oda-hücresinde kilitli kalmamın
üzerinden 1.5 sene geçti. O sırada sokakları dolduran
isyanların haberlerini alıyordum. Bu sonuca varmamda bir
sürü çelişki olsa da, o günleri bütün zorluklarına rağmen
ilkel bir neşe hisseyle kalbimin attığını, aklımın uzaklara,
demir parmaklıkların ve çitlerin olmadığı ateşten bir ufka
seyahat ettiği günler olarak hatırlarım. Atina Polis merkezindeki
yanan polis araçlarından,Brüksel’ deki MEP araçlarına kundakçı
saldırılardan, hapishane dışında yoldaşların dayanışma
eylemlerinden, maskelerin arkasında öfke dolu gözlerin buluştuğu
savaşçı eylem ve barikatlardan, direniş için mekanları
dönüştüren belediye binalarının ve üniversitelerin işgallerine
kadar anarşist fikirlerin dağılan mekanları ve operasyonlarında
oyalama noktaları yarattılar. Anarşinin hayati gelişim yöntemleri
ve mekanlar bulabildiği ve bu şekilde hayatta kaldığı ve
tehlikeli olanın en güzel ve güçlü hisler olması dayanışma
gücüne yansır.
“Bende
hapishanedeki yılları bu şekilde görmek istiyorum.
Bilinen ve açık olan sınırlandırmalar dışında bir seçim,
sadece hapishane karşıtı mücadeleyi değil genel anlamda anarşist
mücadeleyle ilgilenen, farklı perspektiflere izin veren bir seçim.
Bu nedenle düşünüyorum ki biz anarşist tutsaklar sadece “tutsak”
değiliz. bu tanımlamanın mücadelede yer almaya devam etmemizi
engelleyeceğini düşünüyorum. Bizi basit bir şekilde “tutsak”
olarak görmek, bütün inisiyatiflerimizi hapishanedeki yaşamlarımız
üzerinden görmek demektir. Bu da bizi pratik anlamda
otoritenin bizi içinde olmaya zorladığı yere sürgün eder. Ve
bence bunun ötesine gitmemiz gerekir. Sonsuza kadar tutsak
kalmayacağız. Anarşist dinamiklere sokakta katkıda bulunana kadar
sadece geçici olarak esiriz. Bizi sadece tutsak olarak görmek bizi
politik anlamda imha etmektir. Bu da zaten otoritenin diğer şeylerin
yanında tam olarak istediği şeydir.”. – Francisco Solar
Anarşist
tutsaklarla dayanışma günü gibi direnişler yıkıcı anmaları
güçlendirme yönünde yapılan bir etkinliği oluşturmaktan
fazlası değildir. Bize tahakküme karşı mücadelenin aynı
zamanda hapishanelere karşı bir mücadele olduğunu hatırlatır.
Çünkü
cezalandırma kompleksine saldırgan ve yıkıcı eylemler,
özgürlüğün vücudumuzdan sızdığı ve bize dayattıkları
tutsaklık statüsünü kıran anlar yaratır. Tutsaklar
ve özgür yoldaşlar arasındaki insani jestler kucaklamanın
sıcaklığını yakalar. Alevler ve patlayıcılar bizim
tekrar bir araya gelme tutkumuzu kendi şartlarımızla yansıtır.
Herkes özgür olana dek.
Bütün
anarşist tutsaklara güç ve dayanışma
Nikos
Romanos
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder