Halep’deki katliama karşı öfke günü çağrısına ufak bir cevap
Halep’ de sadece yıkıntılar kalmış olsa da, bombalamalar
hala sona ermedi. 5 sene süren bombalamalar ve kuşatmalardan 5 yıl sonra bile
hala bu şehirde yaşayan insanlar var. Bazıları kaçmayı başaramadıkları için,
bazıları Akdeniz’in dibinde daha iyi bir gelecek görmedikleri için, bazıları Arap
baharı ile başlayan Esad diktatörlüğüne karşı devrimi terk etmeyi reddettikleri
için kaldılar. Halep’in yıkıntıları arasında bir gerilla savaşı sürmekte. Şu ana
kadar Esad ve Hizbullah, İran ve Rus askeri makineleri bu gerilla savaşını
bozguna uğratamadı.
Franko’nun baskıları sonucu İspanya devriminde olanlar,
Nazilerin 2. Dünya savaşının provası olması gibi Suriye’deki savaş da dünyanın Post-endüstriyel
geleceğinin bir resmini çizer. Bu gelecek
de demokratik bahaneler çökecek ve salt şiddet galip gelecektir. Tiranların devasa
askeri güçlerine rağmen isyanı kontrol etmenin en etkili yolunun bölmekten
geçtiği bir dünya. Bir çaresizlik durumu, ve bu öyle bir durum ki insanlar
kendilerini savunmak ve hayatta kalmak adına generaller tarafından manipüle
edilen, sadece daha fazla gücün peşinde olan ve isyan eden grupları rejime
karşı isyandan çok kendi çıkarlarının savaş alanlarını kontrol etmek için bir
savaşa yönlendiren gruplarda örgütlenmekte.
Bunun sonucu ise sürekli savaş, ticaret ve ekonominin hala
var olduğu yerlerde savaş alanlarına silah ve teçhizat satan kapitalistler için
kar sağlayan işler.
Suriye’ye verilen ceza örneği, dünyada ayaklanmayı düşünen
herkese açık bir uyarı niteliğinde.
Bu kaotik topyekûn savaştaki referans noktamız ABD gibi emperyalist
yarışın dominant güçleri tarafından manipüle edilen ve hedefleri güç
dağılımından bir parça koparmak olan Al Nusra’nın “ılımlı Müslümanları”, Özgür
Suriye Ordusu’nun genişliği dışında örgütlenen birkaç gerilla grubu. İnsanların
emperyalistler tarafından zalimce saldırıya uğradığı ve rakiplerinin eylemlerinde
güven bulduğu bir durumda, bütün emperyalistlere karşı duran ve dünyanın ezilenleri
arasında dayanışma ve birlik fikrini öneren Sedov Brigade gibi devrimcilerden
etkileniriz. Devrimci Koordinasyon Komiteleri gibi çıkarları doğrultusunda
yönlendiren örgütler tarafından ayaklanmanın bölünmesine karşı çıkan örgütlerin
girişiminden etkileniriz.
Bombalar ve kimyasal silahlarla savaş alanında kendini
örgütleyen isyancılar şu an verilen büyük kayıplara rağmen hala savaşmaktalar. Onlar
katil Esad’ a teslim olmak yerine ölmeyi tercih ettiler. Onlar ne olursa olsun
özgürlüklerini tanımlamaya ve korumaya kararlılar ve eğer savaşma isteği varsa
her durumda direnişin mümkün olduğu mesajını yaymaktalar.
Bize Esad, İran, Lübnan, İşid, Rusya ve ABD gibi güçlü
askeri makinaların onları 5 senedir yenemediği mesajını verdiler.
Bu Halep (devrimin merkezi) saldırısının zalimliğini
açıklar. Daha sonraları daha küçük şehirler ele geçirildi ve açlığa terk
edildi. Aynı taktik Halep’ de denendi. Ancak kitleleri kontrol eden bankaların
kamulaştırıldığı dinamik eylemler, askeri partilerin hakimiyetinin dışında
eylemler gerçekleşti. Bu nedenle Halep şu an sadece yıkıntıdan ibaret.
Suriye’ deki süregelen katliamdaki en önemli faktör Suriye’yi
istila eden emperyalist ülkelerin insanları tarafından bu savaşa karşı bir
toplumsal direniş olmaması.
Avrupalılar savaşa tepki vermek şöyle dursun, sınırları göçmenlere
kapatmak yönünde çoğunluk rızası gösterdiler ki bu göçmenler denizde ölmekten
kurtulup ve Paris’ deki açlık grevine giren Suriyeli göçmenler örneğindeki gibi
savaşın son bulması için tek savaşanlardı.
Dünyanın geri kalanındaki hareketlerle ilgili fazla bilgimiz
yok ancak Yunanistan’la ilgili konuşabiliriz. Ne de olsa Yunanistan’daki
ekonomik kriz ve fakirlik, bazı insanları radikalleştirmesi dışında daha çok
pasifliğe neden oldu. Bir taraftan göçmenlerle ilgilenen, onları botlarıyla
kurtaran STK’lardan ve politik partilerden bağımsız insanlar varken, diğer
taraftan göçmenlere karşı birçok eylem, faşist saldırı ve şiddet olayı
gerçekleşti.
Ancak ekonominin şuan tek sorun olması nedeniyle geçmişteki
gibi savaş karşıtı eylemler gerçekleşmedi.
Syriza sol maskesini kullanarak korkuyu ağır baskılarla kombine
edip toplumsal direnişleri teslim olmaya zorladı. Şimdi Yunanistan hükümeti
göçmenleri kamplara yerleştirerek Avrupa Birliği’nin emirlerine boyun eğmekte. Ne
yazık ki göçmenlerle dayanışma sadece sadakayla sınırlı kaldı. Ne yazık ki bu
dayanışma savaşa götüren devrime referans olmadı.
Solcular için “Amerika karşıtı” duygular ve “düşmanımın
düşmanı dostumdur” inancı, anarşistlerin çoğununu Rojava’ dan bahsederken, Esad’a
karşı çıkmalarını engeller.
Aynı zamanda, göçmenler Moria’ da olduğu gibi kendi
savaşlarını verirler. Moria’ da altyapının çoğu yok edildikten sonra kaçtılar. Ancak
koşmak yerine toplandılar ve eylem yaptılar. Bu eylemler sonunda gözaltına
alındılar.
Bize göre, göçmenlerle dayanışmayı daha geniş bir bağlamda
genişletmeye çalışıyoruz. Bunu da çıkacak uygun bir sonucu dışarıda bırakarak Suriye’deki
savaşı gözeterek ve bu savaşı bir ayaklanma örneği olarak ele alarak,
kapitalistlerin bununla nasıl başa çıktığına bakarak gerçekleştiriyoruz.
İsyancıların birliği sonunda güçten en büyük payı kimin
alacağı kavgasını veren büyük, merkeziyetçi, hiyerarşik örgütlenmelerden geçmez.
Tek umut yatay örgütlenmedir. Bu tür bir örgütlenme hırslı bir liderin
mücadeleyi satmasına olanak tanımaz. Kolektiflerin merkezi olmayan ağları kendi
istekleri ile ortak bir yönde savaşırlar. İmkan olduğu ölçüde koordine olurlar,
bilgi, silah ve politik fikir paylaşımında bulunurlar.
Devrimci bir savaşta hiyerarşik örgütlenmelerin zafere ulaşmak için gerekli bir durum olduğu
yönündeki görüşler geçmişte denendi ve yenilgiyle veya savaştıkları sosyal
sistemlerin yeniden üretilmesiyle sonuçlandı.
Ufak gerilla gruplarının ve merkezi olmayan orduların Rus
Askeri makinesine ve yerel orduların işbirliğine karşı durduğu Suriye örneği
bize eksik olan şeyin liderlik değil yeni bir örgütlenme zihniyeti olduğunu
kanıtlar. Ve bu devrimci eylemin örgütlendiği her alan için geçerlidir. İster gerilla
savaşı olsun ister devrimci fikirleri yaymak olsun, en büyük federasyon
tarafından imzalandığı için kimse bir şeye ikna olmaz. Her şey alınan
inisiyatiflerle, yakın insan iletişimiyle ve
birlikte eylemlilikle yayılır.
Suriye’deki katliam eğer biz onu durdurmak için bir şeyler
yapmazsak sona ermeyecek.
Hepimizin hissettiği baskıların bir parçasıymış gibi yüzleşmezsek,
eğer teslim olmayan isyancıların kararlılığını hissetmezsek, eylemlerdeki biber
gazından boğulmanın Suriye’deki gaz odalarına mesafesinin ne kadar kısa
olduğunu fark etmezsek, sokaklardan çekilirsek, kan dökülmesine izin vermiş
oluruz.
Tutsaklık ve ölüm evrensel bir durum haline gelirse, biz
isyan yaratmak ve dayanışmayı evrensel bir durum haline getirmek için
çağırılırız.
HER GÜN ÖFKE GÜNÜ
DÜNYANIN HER YERİNDE OTORİTEYE KARŞI SAVAŞ
Koridallos Hapishanesi D kanadındaki Tutsaklar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder