“ Giderek daralan bu dört duvar arasında
sisteme olan nefretimi ektim.”
Eğer bir anarşistseniz ve daha önce bunu düşünmediyseniz
şunu kafanıza iyicene sokun: er ya da geç sizin de sonunuz hapishane olacak.
Sizi oraya götürecek bir sürü yol var.
Eğer bir anarşistseniz, öncelikle evde tuttuğunuz şeylere
dikkat etmeniz gerekir: basit şeyler, önemsiz şeyler, polis raporlarındaki
patlayıcı aygıtların parçaları haline gelebilir, bu hikayeyi son zamanlarda
Bologna’ da gördük. Kitaplar, fanzinler, bildiriler, “kağıt işleri” terör
örgütü ile bağlantıların kanıtı haline gelir.
Ve klasik komplo suçlamaları vardır, genellikle 270a, bu “somut
deliller” olmadan içeri atılmanıza olanak tanır.
Kısaca bir çok yolu var ancak neden sadece bir tane:
indirgenemez bir şekilde güce karşı olmak.
Bunu söylememin nedeni kesinlikle demokratik adaletin
adaletsizliğinden bahsetmek için değil, bunun nedeni ne kadar dikkatli olursa
olsun bir anarşistin hapishanede son bulmasının ne kadar kolay olduğunu
göstermek. Bu riskin farkında olmak bizi korkutmamalı, tam tersi hazır
olmalıyız.
Yani “Scripta Manent” beklenmedik bir şey değildi ancak
beklenmeyen tek şey bu saldırının zamanıydı. Bu demokratik rejimin uzlaşmacı bir
diyalog ve anlaşma perspektifine girerek
ancak güce meydan okumayı sürdürerek egemenliğin değer yargılarına boyun eğmeyi
reddedenlere karşı bir saldırısı.
“ Devlet egemenlik ve
esaret olmadan düşünülemez… devlet için kimsenin kendi iradesine sahip olmaması
gereklidir; eğer biri buna sahip olursa devlet bu kişiyi dışlar, eğer herkes
sahip olursa devlet onları ortadan kaldırır.”
Buna karşın, oraya
düşseniz de düşmeseniz de hapishane anarşistlerin yolunda mevcuttur. Çünkü o
başınıza bela olan bir hortlak gibidir, sevdiklerinizi ve ailenizi sizden
almıştır. Belki de sadece nefret
ettiğimiz bu toplumun ürünüdür. (“baskı ve uygarlık”)
Ancak bu tutsaklık tehdidi her gün binlerce hayvanın
öldürülmesine ve işkence görmesine karşı, teknolojik toplumun aç gözlülüğü
nedeniyle ekosistemlerin yok edilmesine karşı, milyonlarca bireyin işyerlerinde
zorla yabancılaştırılmasına karşı, göçmenlerin kamplarda ve hapishanelerde
tutulmasına karşı, savaşta veya açlıktan insanların ölmesine karşı hissettiğimiz
öfkeyi bastırmaya yetmez.
Devletin hayatımıza sürekli müdahale etmesini kabullenerek
nasıl boyun eğebilirsiniz?
Her şeyin alış veriş merkezinde olduğu gibi fiyatlarla
ölçüldüğü, paran varsa her şeyi alıp satabildiğin, maliyeti ne olursa olsun her
zaman kar etme üzerine kurulmuş bu toplumun her zaman hayatlarını ve
onurlarının ticaretini yapmayacak düşmanları olacaktır. Para, bu ölüm ve sefalet
üzerine kurulu sistemin itici gücüdür. Devlet bunu meşrulaştırır, polis korur,
gazeteler yalanlarının sesi olur. Anarşistler bunu reddeder ve saldırırlar.
“Scripta Manent” operasyonu ile baskına uğrayanlar,
soruşturma altında olanlar, tutuklananlarla dayanışma.
Bu dünyadaki tahakküm sistemini reddettikleri için bedel
ödeyen herkesle dayanışma.
Kurşun bir gökyüzünün altında fırtınaya yol açanlarla
dayanışma.
Bu dünyanın yıkıntılarının üzerine kurulacak bir dünya için.
“Suçlama üzerine suçlamalar, ceza üzerine cezalar
Hesaba katılan tek şey teslim olma saatin.”
Daniele
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder